3
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1257
Okunma

I.
Fahişe gecelerin kokteylleri çözüyor şimdi
İlmek ilmek gönlümün düğmelerini
O baş eğmişliğimin o inanmışlığımın gömleğini
Yüreğim çoktan bir meczup tanrıçası ile değişti
Ağzında ciklet
Sırtında mavi
Keten bir ceket
Laf atıyor afişlere bir serkeş
Bulabilmek için bir gamzelik medet...
II.
İçimden şehirler geçirdim
Siyah halkalı kutsal şehirlerin içinden
Her bir karışını topraksız gezdim
Farkı yoktu hiçbirinin yalnız ölümden
Vakti yok artık ben de infazların
Kendi idamda vakitlerin
Suyun uzayıp giden öyküsü kadar
Ağır ağır iner suya morluk
Ölü bir kekik kokusu geçer üzerinden beyaz şehirlerin
Günahı yok ipini yağlayan cellâdın
Ressamı usandıran çokluğuydu pencerelerin
Aynalar saklıyorum ceplerimde mahsustan
En bakire yürüyüşüne perde çekmek için
İyisi mi,kaldır o güzel başını göğe
Dön yüzünü tekrar denize
Ceplerini çakıllarla doldur
Sektir sektir sektir kendini suyun üzerinde
Ancak su gibi yüreklerin akisi kumların dibine düşebilir
Varlık ile yokluk...
İnanmışlık ve kuyusunda aranılan plastik bir mutluluk...
Bu afsunlu sırrı iyi savun sevgi çeşidi
Arasındaki fark yalnızca bir soluk...
Bir baktığın aynaya
Bir kez daha baktığında
Bulmak mümkün değilse eğer
Bir tek beyazı bile aynı yerinde
Ve 25’ine sözü olan biriysen kâtiplerin kütüğünde
Bir de bir ahmağın çelmesi ile değil de
Başını çıkardığın kendi yükseğinden
Bir aşk sektesiyle çakıldıysan yere
Dön kendine
Ara kendini
Bul kendin de...