sosyal gazi
olduğu gibi kabul edersen sana sunulanları
hayat güllük, aşk gülistanlık, dünya halleri doğuştan kusurluysan eğer, bir türlü oturmuyorsa yerine taşlar ağırıyorsa başın fedakarlığının sınırı yok sanıyorsan tükenmeyecek gibi geliyorsa sabrın olmalı diyorsan, daha iyisi daha güzeli ortalama olamıyorsan eğer uçlarını seviyorsan duyguların bıçak sırtında, çıplak ayaklarınla dişlerini sıkıp, geçmesini istiyorsan zamanın her defasında duvarlara toslayıp açılan dil yaralarını, onarmak için saklanıyor musun? bedeninin dengesi bozulup travmalarında kimselere görünmüyorsun derken susmayı öğreniyorsun fakat susmalarında başka verdiğinde alırlar, kıra kıra elleri göklere uzanan dallar gövdesi dünyanın merkezinde çakılı bir ağaç gibi, karşılıksız meyvelerin kendini koşulsuz sunuyorsun yaralarının üstüne dövmeler yaptırıp mağrur ve dik duruyorsun bağırsam dağları titretirim sandığı nefesi artık kendine yetmez oluyor gözlerini yumuyor içinden bir şarkı mırıldanıyor çağırışları duymuyorsun belki bir dostun eli omuzunda yol gösterip der, gösterir sana yapman gerekeni eline verdikleri neşteri "deşmek içinde irin tutmuş nefreti" senin dokundur yine seni iyileştiren tutmayacaktır bir başkasıyla hücrelerin benzer yaralar açılmış olsada vücutlarında yaralara kabuk bağlayan kendi tenindir, bir mayıs sabahı gelir çatarda pencereni açık tutarsan baharı koklar yeşerirsin yeniden kolların göklere uzanır köklerin dünyanın merkezinde |
pencereni açık tutarsan
baharı koklar
yeşerirsin yeniden
kolların göklere uzanır
köklerin dünyanın merkezinde
GÜZEL DİZELERİ KUTLARIM DOST