GÖNÜL
GÖNÜL
Sussana, gamlanma ey deli gönül; Senin inleyecek telin mi kalmış. Görürsün kendini bülbüller gibi. Söyle, şakıyacak dilin mi kalmış. Tutuldun, ne oldu, bir güzel göze. Manalı bakışa, cilveli naza, Karıştı dünyanda gecen-gündüze, Yenildin, işte bak, halin mi kalmış. Dedin, var ise var, yoksa onunla. Cananı can ettin kendi canınla, Serseme dönüştün Mecnun yanınla Köklerin yok oldu, dalın mı kalmış. Dürüldü defterin, tozun kalmadı. Maşukun gönlünde izin kalmadı. Tükendi lisanın, sözün kalmadı. Rüzgârın kesildi, yelin mi kalmış. Her yerin dökülmüş halin perişan, Sözlerin tükenmiş dilin perişan, Ayağın, parmağın, elin perişan… Şimdi kırılmadık belin mi kalmış. Her mevsim bahar mı, çiçek mi açar? Gülün gonce verip koku mu saçar? Ellerin böğründe kalmışsın naçar. Goncalar kurumuş gülün mü kalmış. Seninle birlikte Kaytancı bitti. Aşk bağın virane, baykuşlar öttü. Yüreği yandırdın dumanı tüttü. Şimdi üfleyecek külün mü kalmış. |
saygı sunarım.