Ey !... Hayat
Hep çok bilinmeyenli denklem oldum…
Bilinmeyecek bir şeyim de yoktu aslında, Ama; Ne toplandım, Ne de çarpıldım. Hatta, Kayda değer bulunup, Çıkarılmadım bile. Sadece bölündüm… Sadece bölündüm… Ve… bölündükçe de ufalandım… Hiç bir zaman, Huzurla başımı koyamadım yastığa. Hep gelecek kaygısı doldurdu yüreğimi; Aç insanlar, Mazlumlar, Kimsesizler… Tıka basa hüzünle doldurdular yüreğimi. Üçkağıtçılar, Zalimler Ve namussuzlar ise Karabasan gibi hep üzerimdeydiler… Bazen; Okyanuslar kadar derinlere dalmak istedim, Diz boyu sularda boğuldum. Oysa; Yıldızlar kadar çok, Yıldızlar kadar kalabalıktım. Ancak; Onlar kadar yalnız, Onlar kadar sahipsiz bırakıldım… Hiç bir yeni gün, Umutla karşılamadı beni… Yürüyeceğim yol, Gideceğim adres hep belliydi. Bir mahkumun voltaları kadar hırslı olsa da; Bir mahkumun voltaları kadar anlamsız Ve bir mahkumun voltaları kadar Sınırlı kaldı adımlarım… Tek şekerli çayım, Sabahın yedisiyle yirmi ikisinde. Orta şekerli kahvem, Gecenin ilk sıfırlı saatlerinde oldu. Çok şeker sevgilim ise Şiirlerimin dışına çıkamadı... Dilekleri hep ben tuttum, Onlar hep başkalarına çıktılar. Hep kapı aralıklarına sıkıştı mutluluklarım, Çektim, çektim çıkaramadım… Ey! hayat... Sen, Sadece bir masalmışsın, Sana hiç bir zaman inanmadım…. Ben, Sefilleri çok oynadım, Ama hep gerçekçi oldum. Ben, Masallarda hiç oynamadım. İşte bu yüzden; Seni, Ne Anka Kuşunun kanatlarında, Ne de Kaf Dağının ardında Hiç bir zaman aramadım… |
Bölündükcede ufalandım.
Ve Namusuzlar
Karabasan gibi hep üzerimdeydi.
HARİKA MISRALAR...
Yüreğine saglık
Saygılar