AYAZ BU HASRETİN SOKAKLARI...
Ayaz bu hasretin sokakları,
Çaresiz, kimsesiz sonbahar çocukları, Sevdikleri ve hatta taptıkları, Aşk oturmadı üzerine diye savrulup bir kenara atıldıkları, Unutmadıkları, sevda sevda akan mahçup göz yaşları. Sorulduğunda efkarları; --Neyin var çocuk? --Annem mi, baban mı yitirdiğin --Yoksa kardeşin sanki az önce toprağa verdiğin? Hayır! Bu acı yalnızca bana yüz çeviren sevgilimin… Ne kadarda belli ihtiyar hiç aşkı yaşamadığın, Sevda için ömrünü saadete satmadığın… --Değer mi evlat seninle aynı lütfe mazhar olan bir kadına --Değer mi eşref-i ömrünü adadığın. --Vazgeç bu sevdadan öfken nar olsun, bedduaların ayaklarına dolansın, Şimdi uzaklaş ihtiyar yanımdan Ve kalbini kırmadığım da yanına kar kalsın… Sen yoksun artık, Basite indirgedim bütün hayallerimi Çürümeye terk ettim bu sevdanın meyvelerini, Kıraç bir hüzün , eksiktir vuslata dönmeyen yaralı yüzüm, Ben sende yokum artık ama sen benden gidemezsin ki iki gözüm. Şimdi aynı cümlede iki kez kıyıyorum canına Aynı cümlede iki el silah sesi Zihnimi delip geçen simsiyah kurşun izi, Üzerine kan damlamış ümitlerim, Tohumuna kibrit suyu dökülmüş filizlerim Ve acıdan çığlıklar atan bağrımın yanık sesi Kasemde birkaç şarkıyla birazda çocuk neşesi Söndürmüyor yangınımı senden sonra hiçbir kadın nefesi. Bu kez başka bitti bu aşk, Bu kez en acı nefretini kustu yüzüme ayrılık, Bu kez başka sildi kader beni aynadaki suretimden. Birde ilk kez nefret ettim bu denli kendi gölgemden Kaçmak istedim ama gidemedim ruhuma zindan sığamadığım bedenimden. Gücünün yettiğinden fazlasını istemedim senden Beklemedim duyularını aşan, beşini altı yapan Beklemedim seni kan ter içinde bırakan Beklemedim seninle aynı geceye sarılıp tek bedende uzuvları birbirine dolanan Hiçbir zaman… Hiç dokunmasaydım tenine Tutmasaydım ellerini de; Yalnız sen olsaydın yine benim sevdam, yine kızım gibi yatağıma uzanan. Nerdesin, ne haldesin bilmiyorum Uzak mısın şimdi bana yakın mısın artık hissedemiyorum Katrandan perdeler indi gönlümün gözlerine, Beklide hiç bilmeyeceksin ne haldeyim Ne yer ne içerim Yokluğunda yalnızlığı nasıl tek geçerim, Nasıl kahrederim bahtsızlığıma yaşanılası bildiğim kuruntularıma Kurduğum tuzağa nasıl yine kendim yakalandığıma Aldığım yaralar,yaralarımı bağlayan kabuklar , Dokunma canım yanıyor Yada dokunma içim kanıyor, Yaram çok daha derinde o gördüğün attığın tokatın izleri sadece. Sen dokunma rüzgarını gönder yeter soğur belki yaram. Yada kal öylece, ne dokun nede es yaralı yüreğimde Sen sadece sitemkar mısralarda bekle, Bir gün belki hazana inat cemre düşer de kalbine Adımı duyar ağlarsın merhametin terk ettiği taşkıran yüreğinde… |