bu ayrılıgın adı yok
bu ayrılıgın adı yok
dur bile demeden gittin bir elveda öpücügü bile vermedin arkana dönüpte beni hiç görmedin bedenim üşüdü dondu kaldı yıgıldı soguk ve ıslak kaldırım taşlarına bakarken ardından doldu gözlerim biranda yaşlarla bu ayrılıgın adı yoktu geri dönmeni ümit ederken dügün davetiyen gelmiş evime sordular faris bu nediye dilim tutuldu cevabım yoktu bildigim tekşey bu ayrılıgın adı yoktu gelirim dügününe davetiyenle sen görmesende ben görürüm seni beyazlar içinde davetliler alkışlarken damat duagını acarken yaşlı gözlerle bir köşede seyrederken kendi,kendime söylenerek bu ayrıgın adı bu işte faris diyerek sessizce çekip giderim artık bu şehirden |