BûseŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Bir dost meclisinde bir dost birinden işittiklerini, bir yerden okuduklarını dillendirir...
Der ki yahut dedirtirler ki: "Vakti vardır... Ve can çeker. Ama berrak ve demli bir çaydan daha iyi olan şey, o çaya sohbet katan, lezzet katan dostlardır. Çay da, dost da, teselli makamında bir talihtir. Yalnızlığa hüzün taşır çay... Sohbete muhabbet... *** Hayatın neresinde, ne şekil ve görüntüde olursak olalım; mesele şudur: Bir bardak demli çayın yanında ne kıymetimiz var? Hangi dostun bir bardak demli çayı için "hasretin adı" ve "katma değer"iyiz? *** Vakti vardır.. Ve can çeker. Can, çayı bahane edip dost ister. Profesör istemez, genel müdür hiç istemez... Makam ve mevki... Ve dahi şan ve şöhret... Ve dahi mal ve mülk sahibi istemez. Aradığı insandır. "İnsan" sıfatının yanında, som altına şekil katmak için sokuşturulmuş bakır kadar ehemmiyeti olmayan unvanları hesaba katmaz... Ve can, insan çeker. Bir bardak demli çayın her yudumunu, ab-ı hayata dönüştüren insan! *** Bir daha mesele şudur: Canımız kimi çeker ve kimin canı bizi çeker? Ve neden? *** Hayattan aldığımız ve hayata kattığımız can sıkıntılarının çoğunun sebebi, maalesef değersiz şeylerden ibarettir. Ne bu dünyadan çekip giderken bizimle birlikte gelirler. Ne sonrası için işe yararlar. Üstelik, bir bardak demli çayın yanında bile, sahibini "beş kuruş" sahiplenmezler... *** Su kaynar... Aşk ateşinde... Bir tutam çay yaprağıyla karışmak, vuslattır. Bu sıcaklığa... Bu buhara ram olur ve yayılır duygular. Sonra aşkın rengidir ve demidir görünen. Ve aşkın rayihası. *** Söyleyin şimdi: Can kimi çeker? Kimin canı bizi çeker? Bu şiire kim bir mısra katar gönlünden? Sohbeti kim demler?..." Diye sorduğu dem çayım da demlenmek üzere idi... Meğer alltaki satırların da doğum vakti imiş bu dem... Şiir(!)’in hikayesi böyle idi... Buyrunuz... Soğutmadan içiniz... Muhabbetle... Vesselam... Bir bûse bir siyâhı boyar kendi rengine, O bûse ağlar durur ermek için dengine. |
makamını bulan şiir
ve muhatabını bilen
sağlıcakla kalasın