BİR YANIK KARANFİLDİ YAŞAMAKkırılgan narin bir yanık karanfildi basma perdeli pencerelerin dışına rastgele dizilen teneke saksılarda büyürdü yaşamak temmuzlarda yanar şubatlarda ayaz keserdi dar sokaklardaki huysuzluk eteklere potinlere sıvaşan çamur gibiydi yoksulluk aynı renk aynı kıvam düşlerde hep aynı varsıl yoğunluk ve erkeklerin göz kenarlarında çoğalırdı git gide kazayağı yorgunluk kapı eşiklerinde devrolurdu memleket ahvali nişan sepetinde çeyizdi dedikodu bir başlardı susmazdı akşama dek telâşın öfkeli çığlığı gün görmemiş sevda bilmemiş kadınların oyalı yazmalarında ve cin gibi kızların-oğlanların kırık oyuncaklarındaydı yaşanmamış çocukluk belki varsa da bir nebze sevda bir göz yaşı damlasına karışır giderdi hırçın hoyrat bir çağrıya seğirtirken karanfil kokusunda tütsülenip efsunlanan yaz gecesinde akşam sefalarının cümbüşüye şenlenen küçük bahçelerin çitlerine asılır kalırdı mutluluk telâş hiç bitmeyen koşturmasında nohut oda bakla sofaların ve irili ufaklı rengârenk çamaşırların tek eylemi telâş sonsuz temizliklerle avutulurdu ölümcül durgunluk kızaran mücver közlenen biber şan olsun mahalleye halleriyle yakılan mangal sabah komşu çatlatan edalarla bahçeye serilen çizgili hamam peştamallarında acırdı kanardı derinleşirdi kavrukluk... ceyda görk 12ekim 2008 |
çok güzel dinletiydi, anlamlı sözler
sevgi ve saygılarımla