Kıskanılası Kudrete İthafen
Babama...
Mutluluk tohumları ektim çocukluğuma. Şimdi de, yasemin kokulu çocukluğumun ve Nice hayaller sığdırdığım odamın tahassürünü biçiyorum. En maharetli bahçıvanın, en evla meyvesiyim ben. Hemhâl olup benimle, onardın kumdan kalemin en zayıf yerini. Dudaklarından gönlüme, bir şefkat terennümü… İnce ince, nakış nakış işledi gönlümü. Mihrabım olan omuzların… Sokağın ucunda beliren, neşenin ulağı cismin… Ve çocukluğumu ayağa kaldıran sevincim… Göğsün; Dertlerimi emanet ettiğim yediemin bir liman. Gururla yazdığım bu satırlar, Kıskanılası bir kudretin efsanevi öyküsü… Çile yüklü aş teknesi, Koruyucu meleklerin somut lideri, Öğütlerin beni omuzlamışken hayat yolunda, Zirvede dahi olsam, bir öğüt daha baba… Elinde cân, gönlünde cânân… Cânân uğruna, fedaya hazır bir cân… Sofanın çivisi dahi çakılmayı bekler, sen olmayınca… Ne kadar da aciziz sensiz. Annemle, ben… Omuzlarında mesuliyetimiz… Kadim günlerin hatıraları uyuyor beynimde. Elinin sıcaklığıyla, masallarınla dalıyorum uykuya. Temmuz pikniklerinde top koşturuyoruz. Ufkum oluyorsun akşamüstü sohbetlerimizde. Kuş sütünün eksik olduğu sofralarda, Var mı seninle yediğimiz soğanla, ekmeğin tadı masada? Yanına da “Gel keyfim gel” diye tutturduk mu bir ezgi, Haylazınla neşeli bir pazar işte baba… Duygular, gerçeklerin kötü bir tercümanıdır sadece. Çocukluk işte… En acıtmayan azarlarına günlerce ağlardım. Kendimi ağırdan satışlarım da cabası. Bin kere affettiğin halde, Bir defa affedilmek uğruna giriştiğin uğraşların… Düş gibi bir on yedi yıl yaşattın bu evladına. Devam ediyorken, beraber hayat yolunda, Ayrılma, son nefesimde de dur yanımda. Birleşirken avuçların semada, Adımı da zikret ki baba, Reddolunmaz duana nail olayım Hak katında. SALİH KARADAĞ |
Kalemine kuvvet...