zindan
ZİNDAN
İÇİMİZDEKİ RUHUMUZU HAPSETTİĞİMİZ DERİN KARANLIK... VE RUHUMUZ İÇİMİZDEKİ ÇOCUĞUN BİR UÇURTMA GİBİ ONU ZİNDANDAN ÖZGÜRLEŞTİRME İSTEĞİ... UÇARKEN DÜŞÜP TAKILACAĞI DİKENLİ TELLER ÖYLE ÇOK Kİ... VE KURTARABİLECEKLER ÖYLE AZ Kİ... KURTARILMAZSA ÇOCUK AĞLAR... RUH AĞLAR... |
çocuk en çok,
düşlerinden öpüldüğünde güler...
ne kanayan yeri sarıldığında
ne sıcak bir çorbaya dokunduğunda acıları
satamaz biriken şaşkınlıklarını
ve göztaşlarını
yarasına da
dudaklarına da...
körpe bakışlarıyla ağlar
açılan acılarının yanıbaşında
ve
toplar kırılan hayallerini
bir mendilin içine koyar hepsini...
birleştiremediği yapbozda
kendi yüzünü görünce biraz
cahilliklerini
yırtıp
yeşerir çocuk
korkak dallarında...
yapıştırmaya çalışır dağılmışlıklarını
dalgalanır bir deli...
ruhunu örttüğümüz zaman
dilimizin kırbaçlarıyla...
bir şelale olur çocuk
sesine hiç dokunulmayan...
en çok dayağı
bakışlarımızdan yer...
sağnak sağnak ağlar
aldırmayışlarımızın vicdanına
kelimeler har olur
yanar koynunda...
bir misket düşer caddemize
alımlı bir renk gibi
salınırken
iki tükürükle boğulur...
gömülü düşler pazarında
iki selaya
peşkeş çekilir iki yudumluk
mutluluğu...
budaklanan ruhsuzluğumuz
takılırken
ayaklarının konuşmaya çalışan
emekleyişlerine
dumanıyla savrulur çocuk...
ve
ellerimizde kırılırken düşleri
kanamak
tek kelimelik bir basitliktir bizim için...
dilek tutmanın mevsimsiz
yaşamın
taze tomurcuk olduğunu
baharlardan önce bilir aslında çocuk
biz inadına kirletirken
beyaz giymiş soluğunu...
biz ayazın vurucu şarkılarından
mermiler yerken
saçlarımızı yolar çocuk
yere düşen her teli basar geçer
bir de unuturuz ardımızda
çocuğun biçare sesini....
sargı bezleri sadece üstünü örter,asıl iyileştiren yarayı,hayatlarımızdır...
çocuklar mis kokan hayallerinden büyür...
daha yazacaktım ya,neyse...
yüreğine sağlık...