AVCI
Birisi,
Yılların tecrübeli balıkçısı. Diğeri, Denizlerin amansız acımasız canavarı. İkisi de, Bulundukları diyarın amansız avcıları. Yaşlı balıkçı, Oltasına yemi taktı, İğneleri kontrol edip Oltayı denize attı. Olta, Suyun içinde parlayan mantarı, Ucunda canlı gibi yüzen yemi, Denizin dibinde tam bir tuzaktı. Balıkçı, Kamışın ucuna zilini taktı. Çökmüştü sonbaharın akşam serinliği, Ürperdi,üşüdüğünü hissetti. Gocuğunun, Yakasını kaldırdı, Kayaların kuytusuna sığındı, Kulağı zil sesinde Gözü karanlık denizde Beklemeye başladı. Yüzüyordu, Yosunların arasında, Denizin canavarı. Sivri,keskin dişleriyle Lüfer balığı. Aranıyordu. Sinsice,denizlerin amansız avcısı. Onu hissedence siniyordu Deniz dibinin tüm canlısı. Birden, Karşısında bir şey parladı. Lüfer hışımla atladı. Kuvvetli çenesi,keskin dişleriyle Yemi kavradı. Denizin dibi, Bir anda karıştı. Can havliyle kaçmaya çalıştı. Suyun altında can pazarı başladı. Ama artık çok geç kalmıştı. Yukarda, Kamış sallandı. Zilin sesi karanlıkta yankılandı. Balıkçı,yattığı kaya dibinden fırladı, Misinayı sarmaya başladı. Çıkarken sudan, Son defa karanlık derya’ya baktı. Veda eder gibi kuyruğunu salladı. Sonrası, Sonra, Son. Balıkçı, Kulübesinin yanında mangalı yaktı, Lüferin kokusu etrafı sardı. Masadaki rakıyı açtı, Lüferin kokusu rakınınkine karıştı… |
güzel betimlemelerle donatilmis bir siir yazmissin