YALANCI KUMRULAR
Yaşamak öfkesini
Gömmeden Toprağın sarı büyüsüne Başağın buğdaya dönüşünü Yudumlar mısın teninde Sonra bilinmez gemilere Ağıtlar yakıp İner misin Susuzluğun denizine Bazan efsunlu şamdanların Bakıp kahve falına Bırakır mısın vuslatı Yalancı kumruların Şahitliğine Gülen aynaların Mağlubu olursa zaman Ağlayan köşklerin Rüzgarında savrulur musun Sessizce Yok.. Bu satılmış Bir mavi masal değil Çünkü hayat Mavi bir sakal değil Sadece camlarında kalan Kan lekesi Gençliğimin Sil diyorsun Maziyi gözyaşlarınla Ama billur taneleri Yanıyor şuhluğuyla Bedenimin tarihine Ben çıkamadım Allah aşkına Tut kolundan ruhumun Korkunun kuyusundan Çıkar kendi keyfinle Zahire pazarında kasaplar Kasap pazarında zahireciler Bu gününde Yada yarının da Mahcubiyetimin Ağıtımla halvet oluyor Sır yüklü sıra gecelerinde Bir kuşa bindik işte Sırtımızda ayrılığın küfesi Kanatlanmış kısrak Biraz mahsun küheylan Güler mi dünya dönerken Çığlığımın kafesinde Siyah gözlerine Burma bıyığımın gölgesi düşmüş Ey Yar! Yani duygularım ehven Yani yüz yıllık uykusunda üşümüş En iyisi Göğsüne kondurayım Tütünümün busesini Dudaklarım Dün emanetti Şimdi kiralık Yarın satlık Bİr asırlık köy kahvesinde Çocuktuk ya Şimdi büyüdükte Ne oldu sanki Cildimiz gevrekleşti Sesimiz kalınlaştı Ölüm uzaktı Şimdi biraz daha yakınlaştı Yılların en bohem kefesinde Geri dönüş yok Küfür yok Lakin kafir çok Sen en iyisi aç gezerken Olma sakın Ve görme Hiç kimseyi doymuş Hiç kimseyi tok Yalnızlığın kesesinde Ölüm bir fırtınaydı Dindi O gün Senin gittiğin gündü |