Firar-i Sevda
/...Gün batmak üzereydi
Dalgalar tiz bir keman sesi edasında Okşamaktaydı ruhu.../ Eller cepte, Gözler yakamozları seyirde Ay belirmiş, Yıldızlar yine köşe kapmaca halindeydi... Sessizce oturdu sahile şair Dalgaların serinliğine bedenini Rüzgarın esintisine saçlarını salıverdi Işıldayan mavi/yeşil gözleriyle Hapsi vacip olan sevdasının Azad mektuplarını yazdırdı Deniz yıldızlarına... Mühürletti en koyusundan Mürekkep balıklarına... Ve Salıverdi istemsizce sevdasını. Bakakaldı ardından... Bu sevda öyle bir sevdaydı ki Titretti deniz fenerlerini... Saçtırdı midyelere incilerini... O kadar heyecanlı ve korkusuzdu ki Utandırdı dalgaları/köpüklerini... Yeni doğmuş bir bebek saflığında Hayatın kirlenmiş yüzünü görmeden Platonikliğin acı hissine kapılmadan Balıklama atladı denize... /Kurtarabilene aşk olsun dedi şair Bu sevdayı sevebilene aşk olsun..../ Sessizce oturduğu sahilden Hışımla kalktı Ardından bakmakla yetindiği Uçarı sevdasını yakalamak tekrar vacipti... Atladı beyaz köpüklü,iniltili dalgalar içerisine Aradı ... Her yosunun altını Her plankton mezarlığını Bulamadı... Kayıplara karışmış Korsan bir sevdanın peşinde Bir şair boğuldu Kurtarılamadı... |
Aradı ...
Her yosunun altını
Her plankton mezarlığını
Bulamadı...
Kayıplara karışmış
Korsan bir sevdanın peşinde
Bir şair boğuldu
Kurtarılamadı...
çok güzel şiir
sonra şair yakamozdaki bir martımı oldu ?