İSTANBUL KİLO VERECEK!!!!Mecburum! Yangın merdiveninden gelen kahkaha sesleri yok olurken, Seninkini ayırt etmeye. Daha kabullenememişken büyümeyi, Gözyaşlarımızı silmeye. Yeniden gidişini kabullenmeye. Toz alma vakti geldi artık... Ben kırık çehrenin içinde bir sima sana bakan. Yüztutmuş deliliğe gözleri seller taşıyan. Bir çift laf edemedim desem yeridir sana. Bunca yıldan bir şiirmiş anca geriye kalan. Belki bilemem ben kabirde hesaplaşmayı, Bir hayalle kucaklaşmayı Sen bir derssin bana fani hayattan. Gitme desem de bilirim gidecek vakti azalan. Ama bilirim yoksulluğunu Yusuf’tan. Varlığı bir masaldı senelerce seni uyutan. Uyanınca da soğuttu sanki seni Adem oğlundan. Ben derim ki, uyanamadın sen o rüyadan. Ya ne bu deryalar İstanbul’un kızıl mavisinin altından akan? Bir şımarıklar ki sorma. Coşar ki coşarlar daha kırkın çıkmadan. Yoksa bu bir işaret midir diğer tarafa varmadan? E tabi... Alaycı olmadan da değil öleceğiz bir gün diye. Kimde var bizdeki başarı dokuz sekizlik ritimle? Sen sen ol: Dört nokta birle tetikleme! Ve son olarak ruhu kınalı yoldaşım Cemile, Kabullenmesi zor da olsa gidişin bir bilmece. Mesafe de az değil hani, Binyüzotuz kilometre. Ben sensiz çok kararacak... Sevgili arkadaşım Cemile Kayıkçı’ya |
Kabullenmesi zor da olsa gidişin bir bilmece.
Mesafe de az değil hani,
Binyüzotuz kilometre.
Ben sensiz çok kararacak...
İstanbul sensiz çok kilo verecek...
şahane
bir armağan olmuş
diyebilirim
...