(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Gerçek ve Hayal... şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Gerçek ve Hayal... şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Sevgi olması gerek.... Evet; Öykülerin çoğu sevgi ile başlar, hüzünle veya sonbahar anıları ile biter...Ve biraz hüzünle şiirler yazarız...Ama paylaşmayız...Cansız msıralarda nasılda dile gelir tüm özlemler ve sevgiler...ama ya gerçekte bizler "o " bizler miyiz? Sevgiyi anlatıp ama paylaşamayanlar...Kaynağını yüreğimizde barındırdığımız sevgiyi harcamakta bizler çok cimrileştik... Üç günlük dünya diyor; nefret ve öfke yayıyoruz...Ardında dünya kirleniyor diya haykırıyoruz... sanki biraz yalan , sanki biraz riyakar gibi duruyoruz...Dünyayı cennete çevirecek sevgiyi yüreklerde hapsederek cehennemden korkuyoruz...Ne garip değil mi; yarınalrımız için biraz sevgi...Şiirlerinde öfkeyi nalatan yok, yalan zaten asla :) barış umut ve sevgi diyoruz...Peki öyleyse bizler değilsek kirletenler, Dünyanın hali neden böyle ? hayal ya da gerçek insanın içinde önce sevgi olması gerek Sevgilerimle....
hayaller gerçekleştirmek için kurulur... hedef uzaktır yol uzun çaba gerektirir her zaman... tüm hayallerin gerçekliğe dönüşmesini dilerim... tebrikler... saygılar
zamanın birinde gerçek ve hayal karşılaşır bir yerde
-varolmanın varlığının dayanılmaz hafifliğinde yaşayalım der gerçek
-yıldızları yorgan toprağı döşek yapıp sevişelim ay ışığının fitilini aşağı çekerek der hayal
hayal ya da gerçek insanın içinde İçimizdeki hayelleri bazen gerçek...gerçekleri..bazen hayel sanırız... Yaşamın neresi gerçek...acılar mı?...mutlulıklar mık? İçimizde....Kutlarım..saygılar...
zamanın birinde gerçek ve hayal karşılaşır bir yerde
-varolmanın varlığının dayanılmaz hafifliğinde yaşayalım der gerçek
İnsanın gerçek yaşantısındadır hayal var olmadan var etmek beyinde sevgi olmalı insanın içinde hayalden ötedir yürekte gerçekten sevmek....
Kudretli kaleminizden büyük haz duyarak harika şiirinizi okudum kaleminizin kudreti hiç bitmesin
Bu güzel dizeleri Yazan yüreğin Kalemi daim olsun..Mutluluk yüreginizden tebessüm yüzünüzden asla eksik olmasın... Sezai Binici/umut_adam/Erzurum.. Saygılarımla
umut_adam tarafından 1/28/2009 6:25:38 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sevgili güldane, devam ediyorum, fiziksel anlamda değil tarihsel anlamda insan ve roman aynı zamanda tarih sahnesine çıkıyor. Roman burjuva devrimiyle birlikte yazılmaya başlıyor. Burjuva devrimiyle birlikte büyüyen yanlızca Adam Smith'in ünlü kitabının başlığıyla "ulusların zenginliği" değildir. Burjuva devrimi ile birlikte asıl zenginleşen insanın kendisidir, insanın iç dünyasıdır.Burjuva devrimi ile birlikte insanın iç dünyası senfonik bir yapı kazanır, roman bu senfonik yapının kelimelerle ifadesidir. Burjuva devrimi ile birlikte insanın iç yapısı köylü tekdüzeliğini geride bırakıyor, vulgar bir köylü türküsündeki tek sesliliği çok aşıyor. İnsanın kendi dünyasındaki çelişkiler artıyor ve roman ve şiir veya bütün edebiyat bunu konu alıyor. Sanat çatışmadır birleştirir, İki kavram veya nesneyi çatıştırmadan üçüncü bir kavramı yaratmak imkansızdır.Sinema sanatındaki kurgu anlayışı bunun üzerine kurgulanır ve kareler önemlidir, pudovkin kurgu anlayışı aşılmıştır. Bir bilim adamının roman'ında Oğuz Atay bir roman yazmıyor,ortada roman yok. Mustafa İnan'ın doğrusal bir yükselişi var, hiç çelişki yok. Bir iç dünyası olduğu izlemini bile edinmek zor. Varsa bile tek sesli ,bu yok demek. Balzac, bilim ile bir kadının aşkı arasındaki tradejiyi ne güzel yazıyor."mutlak peşinde" de Balthazar, akıllı kızı Marguerite'ye "ben aradığımı bulmadıkça sefilin biriyim" diyor. Ne kadar güzel. Mustafa İnan'ın hiç böyle bir sorunu olmamış. Balthazar bir asildir ve düzenli bir yaşamı var. Kimyasal olarak bir maddeyi parçalamaya merak salıncaya kadar. Bu merak Balthazar için yavaş yavaş bir aşk olur ve diğer bütün aşkları unutturur, karısı Josephine büyük bir umutsuzluğa dönüşen büyük aşkıyla yavaş yavaş ölüme doğru yol alır. Bir bilim adamı için bir yeni araştırma, yeni tanınan bir kadın vücudu kadar giz ve haz doludur. Faust, bunun üzerine kuruludur. Faust'ta Mefisto kadın dünyasının sakladığı giz ve haz düğümleriyle Faus'u araştırmadan alıkoymaya çalışır. Sona geliyorum,Balzac'ın romanında Josephine kocasına seslenir "Evet sen dünyadan elini eteğini çektin. Görüyorumki içinde ilim, senden daha kuvvetli seni çok yükseklere uçurmuş, artık yerlere inip, zavallı bir kadına arkadaş olamazsın" Bunlar sevdiği adamı bilim canavarına kaptırmış bir kadının hıçkırıklarıdır. Evet aşk tek taraflılıktır, iki tarafın birbirlerini karşılıklı yaşamasıdır ve tarihte örnekleri var romeo -juliet, Fehat -Şirin, Kerem-Aslı, 19. yüzyıl öncesi, burjuva devrim sürecinin sonrası, tekelci kapitalizm-emperyalizm döneminde ,çağımızın savaşlar döneminde ,aşkımı düşünüyorum ve o da beni düşünüyor pek mutluyuz demesi mümkünmü? insanlar ve çocuklar ölürken,açken,ideolojik bombardıman varken, ideoloji sonrası pelteleşen,pirzolalaşan insanlar nasıl öpüşür ve sevişir? Pirzola ve macun birer imgedir,ayrıca fiziksel olarak düşünsek bile ,kasapta yaptırdığımız pirzolaları alalım, kemiklerinden dik tutarak üst noktasından öpüştürün veya diş macununu alın yan yana sıkın ve cazibeli bir sevişme yaratmaya çalışın, bunlar fiziksel olarakta mümkün değildir sevgili Güldane, sizi yormuş olabilirim , yazmak istedim ,paylaşmak istedim hoşça kalın.
Sevgili no pasaran öncelikle yorumları geç okuduğum için özür dilerim çünkü bugün bütün gün dışardaydım...
Senin düşüncelerine ben de önem veriyorum ve bir arkadaş olarak ben de seni seviyorum...
Aslında bir çok konuda senle hemfikiriz ve ben ayrıca ortada bir olumsuzluk da görmüyorum. Yorumlarınızda bir çok yazardan ve bilim adamlarından bahsediyorsunuz ve benim de okuduğum kişilerdir bunlar. Ben de bilime çok önem veriyorum ve bilimin insanlık yararına kullanılması taraftarıyım ki bu arada her şeyi bilimsellikle de açıklıyamazsınız örneğin insan duyguları, sanatın dalları, felsefe gibi . Ayrıca benim dünya görüşüme göre MUTLULUK denen kavramın içerisinde yaşamış olduğumuz Kapitalist sistemlerde mümkün olmayacağını düşünenlerdenim toplumsal anlamda yoksa kişisel olarak insanlar mutlu olabilir ve olmalılarda bence. Ben birileri acı çekerken bundan elbette hoşlanmıyorum ve dünşüncem doğrultusunda ( herkesin mutlu olduğu bir toplum) da yapmam gereken şeyleri elimden geldiğince de yapıyorum ama yapamadığım şeylerin karşısında da boynumu büküp zırıl zırıl ağlamıyorum.. Ve ayrıca her şeye rağmen yaşam devam ediyor no pasaran. Ben her şeyin karşısında optimist değilim ama pesimist de değilim. Yani şimdi Mecnun Leyla'sına kavuşamamış diye bütün aşklar böyle yaşanmalıdır demek mi gerekir ki ayrıca ne diye gidip ararki Leyla'yı çöllerde:) Bana görede aşk tek kişiliktir çünkü sevgi insanın içindedir yani başkaları tarafından zorla insana empoze edilemez. Ben karşıdakini sevmek istediğim için severim karşımdaki beni seviyor diye değil. Şimdilik bu kadar söyleyeceklerim ama benim de diyeceklerim bitmedi ve bitmez de :))))
İnsanlar pirzolalaşmış derken sizin kullandığınız anlamda hiç düşünmedim, böyle düşünebilmemi nasıl düşünmüş olduğunuzu da düşünmem gerekmezmi acaba.Şaşırıyorum ve bilki insanlar ne zaman şaşırırlarsa o zaman öğrenmiş olurlar, şaşırmak bir öğrenmektir. Yeni bir kavramlaştırma daha yapmak istiyorum müsadenizle, insanlar macunlaşmıştır ve bu yüzden sevişemezler, şimdi bu insanları diş macunu gibi görmek anlamına mı geliyor diye soruyorum. Sevgillerimle, devam edeceğim.
Sevgili Güldane, sizi seviyorum, ancak Milan Kundera ve varoluşçuluk başlı başına bir çalışma, benim kaygım varoluşçuluğun yani Marks ve Engels sonrası yeni felsefe yaklaşımının Sartre ile çılgın ve dışa vurumcu aşklar yaşadığı Simon de Bovary nin kısmen desteklediği (Albert Camus'u unutmuyoruz) bu akımın son temsilcileri olma iddiası ile yola koyulan Mİlan Kundera, Gabriel Garcia Marquez, bir de buna Unberto Eco'yu ekleyebiliriz, Gülün adı romanıyla Türkiye'ye giriş yapmıştır, nede olsa italyan, albenili imalatlar yaparlar. 1980 sonrası çevirilere bakarsak Türkiye'de ilginç gelir,Marques,kundera,eco, ve vikipedi'den okursanız ( milan kundera'dan yaptığınız alıntı bu özgür ansiklopediden alınmıştır) ya da yanılıyor olabilirim. Kundera'nın Vaclav Havel'le kader birlikteliğini görürüz Çekoslavakya Komünist partisinde ve Çekoslavakya önemlidir. Bütün bunların şiirle bağlantısına gelirsek, varoluşçuluk ve dilbilimcilik (yapısalcılık) üzerine bir edebiyat hatta şiir olabilir, Selim İleri bunlardan biridir. Yine, ancak diyebiliyorum, nereye varmak istediğimize bağlı, bilim ve evrensellik ve klasik bizi yakalar hatta abartmıyorum duvara yapıştırır, yanlış anlamayın. Tekrar yazmak için söylüyorum,çağımızda aşk bitmiştir,insan bitmiştir,roman ve edebiyat zordur, bunun için diyorumki aşk tek taraflılıktır, insanlar pirzolalaşmıştır ve pirzolalar öpüşemezlerrrr. Sevgilerimle...
no pasaran tarafından 1/28/2009 3:37:32 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sevgili no pasaran öncelikle şunu söylemeliyim ki ben Existansiyalist değilim ama sözünü ettiğiniz yazarları iyi bilirim ve okurum, ayrıca okudum da ve beğenirim de bir çok düşüncelerini... Varoluşçu akımını da çok iyi bilirim çünkü bir aralar bazı çevrelerin kendi içerisindeki bulunduğu konumları itibarı ile kendilerine uygun düşünce ararlarken buldukları en iyi düşünce biçimi olmuştur varoluşçuluk akımı...Ayrıca benim kütüphanem oldukça zengindir. Eğer bir konu ile ilgili bilgi ekleyecek olursam ilk önce aklımdaki bilgileri ve sonra da kütüphanemdeki kitapları ve en son olarak da netteki bilgilere başvururum.. Örneğin şu an elimde okuduğum kitaplardan bir tanesini söyliyeyim ; ALLAH'IN KIZLARI . Hala da okuyorum. Şimdi siz bu kitapla ilgili nete baktığınızda kitabın arka sayfasındaki yazıları oradan da bulursunuz kolayca... Bilmem anlatabildim mi ?
Bu arada Gülün Adı romanını okumadım ama filmini seyrettim...
Aşk'a gelince, o asla bitmez insanlık varolduğu sürece ve önemli olan da zoru başarmak değilmidir? İnsanlar birer et parçaları da değillerdir sadece, duyu organlarımız da vardır değil mi?...
Güldaneciğim; Senin bu şiirlerine bayılıyorum, başkalarını da bayıltıyorsun, yaşamın diyalektiğinde, ama felsefi mecrada dilin diyalektiği çok yaman seyreder, yer yer Sokrates belirir köşeden, bir bakmıştım karşına Sartre çıkıvermiş, bir felsefi harmanla demlemişsindir şiirini!
Canım benim dün de okumuştum şiirini ama bilgisayar takılınca yorumum gelmemişti...sen yazarsın da güzel olmaz mı..?..kısa ve öz...vermek istediğin mesaj da gayet açık...insanın içinde ki sevgisi...ne güzel de demişsin...hep anlamlı hep akıcı şiirlerin...bir çırpıda okunuyor ama etkisi kalıcı oluyor hep...kutluyorum güzel yüreğini ve emeğini...sevgiyle...
sevgi insanı yüceltendir ona şekil verendir sevgi olmayınca görüyoruz kin nefret doluyor her yan savaş içinde büyüyor her çocuk sevgisizce ve acımasızca sevgi gerekli herşeyden önce...
emeğine sağlık ablacığım çok güzeldi... Gülce Göçer balaban Kent Şairleri
Varolmanın dayanılmaz hafifliği. Milan Kundera, pekte yabancı gemedi bana. Estetik hesaplaşma adlı bir kitap çalışmasından kalkarak, gerçek gibi gelmemişti bana, sen ne dersin sevgili Güldane. hatta kitabın aslı ' varlığın dayanılmaz hafifliği' olmalı idi , Türkçe çevirisi , başta yazdığım gibi ' varolmanın dayanılmaz hafifliği' adıyla yayınlandı. Tekrar merhaba...
Kundera bir Varolşçu ve düşünsel bir roman yazarıdır ama bu onun bazı şeyleri doğru söylemediği anlamına gelmez ki '' varolmanın dayanılmaz hafifliği derken '' de demek istediği içerisinde bulunduğumuz sistemlerde varolmanın dayanılmaz boyutlarda olduğu ama aslında günlük yaşantının eğer bilincinde olursa insan yaşamın çok da zor olmadığını ve hatta zevkli hale dönüşebileceğini anlıyorum ben de ki aslında daha da geniştir anlamı.
''Ne yapacağını bilemeden bir avlunun karşı tarafındaki duvara dalıp gitmek; bir aşk anında karnındaki inatçı gurultuya kulak vermek; ihanet etmek; ihanetin göz kamaştırıcı yolunu terk edecek gücü kendinde bulamamak; Büyük yürüyüşte kalabalıklarla birlikte yumruğunu havaya kaldırmak; gizlenmiş mikrofonlar önünde espri gösterisi yapmak bu durumların hepsini tanıdım, hepsini yaşadım...''
Milan Kundera ...
Evet şiirimin bir bölümünü Milan'dan esinlenerek yazdım...
Sevgi, sanırım insana biçim veren en güzel duygu olsa gerek bir de hayallerin gerçe dönüşmesi yokmu! işte o zaman sırma merdivenini kurar gökyüzü yıldızlar yorgan olur ne kadar güzel bir şiir Emeğine üretkenliğine sağlık.Sevgiyle.
Can ablam, hem "FON" daki güzel manzara bu hayali yasatti hem de harika siirin. Hayalle gercek arasinda her sevgi bocalar, ama cok sevmek zaten hayaletmektir. Yüreginizden ve yasaminizdan hic eksik olmasin bu sevgiler... Sevmek en gercekse yürege hayali de güzeldir...
Ne demek kınıyorum 'güzel' dediğin şeyle 'kınıyorum' dediğin resmin aynılığının farkında değilsin sanırım böyle vur kaç yazılarla hiç bir şey çözülemez,bir süredir aynı şeyi tekrarlıyorsun hem, beğenmediğin bir şiire yorum yazmak zorunda değilsin Emeğe,şaire ve düşünceye saygı lütfen.
Evet; Öykülerin çoğu sevgi ile başlar, hüzünle veya sonbahar anıları ile biter...Ve biraz hüzünle şiirler yazarız...Ama paylaşmayız...Cansız msıralarda nasılda dile gelir tüm özlemler ve sevgiler...ama ya gerçekte bizler "o " bizler miyiz? Sevgiyi anlatıp ama paylaşamayanlar...Kaynağını yüreğimizde barındırdığımız sevgiyi harcamakta bizler çok cimrileştik... Üç günlük dünya diyor; nefret ve öfke yayıyoruz...Ardında dünya kirleniyor diya haykırıyoruz... sanki biraz yalan , sanki biraz riyakar gibi duruyoruz...Dünyayı cennete çevirecek sevgiyi yüreklerde hapsederek cehennemden korkuyoruz...Ne garip değil mi; yarınalrımız için biraz sevgi...Şiirlerinde öfkeyi nalatan yok, yalan zaten asla :) barış umut ve sevgi diyoruz...Peki öyleyse bizler değilsek kirletenler,
Dünyanın hali neden böyle ?
hayal ya da gerçek
insanın içinde
önce sevgi olması gerek Sevgilerimle....