76
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
4501
Okunma
ve geçtin mi
haykırmam için sin şehri surlarından
şimdi o herkesçe ezberlenen çağın korkusu içinde
bütün kılıçlar yenik düşer
karşılaşınca oğul ağusunu yüzünde taşıyan bir annenin ...
I-
yanıtsız bıraktım herşeyi
yeraltıyım
ardına bakmadan yürünen nuhvari zaman
cebine bakır su tası bağlayan uzun sakallı abdal
elinde isli bir kandille :
’halil cibran da bu toprağın küllerinden doğdu ey insanlar’
_’yıldızların da dili var mı ?’
kalbin kadar uzak
iki suskunluk arası alnımın içine giren mırıldanmalar
örttüm gümüş rengi soruların üzerini
II-
kefarete iki düğüm ,kitreli ağzında gülümseme
silik satırlı bir rüyaya uyuduğum pencere
dedim,unutmamak için
fırtınam savrukluğum oldu hep …
ocağa ıhlamuru koyup
dal kırıklarını topladı,kesilişimi bana verdi
turnaların gözü önünde soyarak yüzümün çizgilerini
ağzımda tanrıları kovalayan kar kristali
III-
konuştuk
güneyden, kuzeyden
ay vakti yanağımdan çalarak gamzeyi
kıyıda yırtılan ellerin ...
hangi erk bağladı tel köprüler örüldü
her seferinde incittiğim kutsal su
erkeklerin ağlaması neden orman gibi kar gibi ?
dönmez böyle zamanlarda dolunay
bilenen kararım
ganj nehri !
IV-
çıkıp ölüler ülkesinin azgın deltasından
neye yarar yaşamam ?
başsız bir ceset ömrüm uçuşan serçe ağzı
ve duası belkuşağında,
utangaç bir niyete çekilen firdevs aşkı
karlı dizleri ısıtmıyor artık seccadeler
neydi o mezar taşını kavrayan el
patiskadaki ateşten yazı
oğlunum dedim, kalbim
ışığın değdiği yeri öpen ezidi
feyezân/ sema güler
5.0
100% (4)