Ateşten GömlekŞiirin hikayesini görmek için tıklayın bir güldür hikâyesi.. bir ömre sığmayan...
Leylâ; büyük imtihan, ya diriliş ya îdam, İlâhî ferman Leylâ, Leylâ; ağır imtihan. Ya üfleyene bir yol, ya kat kat perde endam, Kolay mı ölmek mecnûn, Mecnûn!... Sabır, imtihan. Leylâ; büyük imtihan, ya diriliş ya îdam... Ya örtüler çekilir, ya açılır kapılar, Şöhret ile şehvetin, kanat sesi duyulur. Bir avuçluk âlemde, akıl almaz sancılar, Kimileri kör olur, kimileri yol bulur. Ya örtüler çekilir, ya açılır kapılar... Yıldızlarda ziyafet, etten sofrada açlık, Vuslat; ebedî azab, firkat; hakîki nimet. Neşe üstüne neşe, çığlık üstüne çığlık, Perde arkası doyum , düşse perde; sefâlet. Yıldızlarda ziyafet, etten sofrada açlık... Arzu; ateşten gömlek, ya cennet ya cehennem, Bir çıkmaz sokak Arzu, Arzu; yokluğun başı. Ya kor ya ay parçası, ya hastalık ya merhem, Ölüm boyu güzellik, ömür boyu gözyaşı. Arzu; ateşten gömlek, ya cennet ya cehennem... Ya aydınlanır gözler, ya sineler kararır, Dudaktan isyan akar, kalbden kalbe füyuzat. Diz çökülür huzurda, rûh; gül gibi sararır, Bakarsın onca gürûh, satılır haraç mezat. Ya aydınlanır gözler, ya sineler kararır... Ölenler kavuşur bir, ölü gezer diriler, Bir damla, binbir belâ, gülmek; uzak ihtimal. Akıllılar zevk, sefâ, bayram eder deliler, Nasıl sağ kalır bir er, varlık sırrına hamal. Ölenler kavuşur bir, ölü gezer diriler... Gül ki; dönüm noktası, ya şehadet ya inkâr, Benim meselem bir gül.. güldür benim misâlim. Ya sonu gelmez zarar, ya bitip tükenmez kâr, Ona mâlum bilinmez, çözülmez şu sır hâlim. Gül ki; dönüm noktası, ya şehadet ya inkâr... Ya Mecnûn’un Leylâ’sı, ya belâsı başımın, Bir Leylâ ki; bin yıllık, ömrün ânlık kazancı. Zâhirdeki sebebi, gözümdeki yaşımın, Bir belâ ki; zamandan, kayıtsız büyük sancı. Ya Mecnûn’un Leylâ’sı, ya belâsı başımın... Gözlerinde bir ışık, güneş sönse ne çıkar, Bu ışık Züleyha’nın, gözlerindeki ışık. Bir düşürsem içime, dağılır karanlıklar, Bir düşsem gözlerine, yalnız şöyle bir anlık. Gözlerinde bir ışık, güneş sönse ne çıkar... Şirin; varlığın sırrı, ya kölelik ya kulluk, Her şeyden tatlı Şirin, Şirin; zehirden bir aş. Ya maddelerde varlık, ya mânâlarda yokluk, Her iki âlemde de, akıl almaz bir telaş. Şirin; varlığın sırrı, ya kölelik ya kulluk... Ya varlığa ihanet, ya yokluğa bir seyir, Ve gönüllerde düğüm ve akın akın ölüm. İstersen eğ başını, istersen arşa değdir, Marifet; atabilmek, şu kalplere kördüğüm, Ya varlığa ihanet, ya yokluğa bir seyir... Dağ yamacında müjde, tepesinde intihar, Sevmek; neden ve nasıl, işte kadîm mesele. Adam gibi sevmeli, sevilecekse zinhar, İşte aşkın aslına, ermede ki vesile. Dağ yamacında müjde, tepesinde intihar... Aslı; kabûl durağı, ya merhaba ya vedâ, Az biraz hisse Aslı, Aslı; yangın öncesi. Ya karınca kararı, ya habersiz elvedâ, Bilinesi bilmece, dervişin bilmecesi. Aslı; kabûl durağı, ya merhaba ya vedâ... Ya irşâdın başıdır, ya hakîkatin sonu, Katrede boğulanlar, ummana nasıl dalar. Budur; henüz meclisin, kapısında ilk konu, Nihâyetinde verilir, hayat pahası karar. Ya irşâdın başıdır, ya hakîkatin sonu... Yananlar sefer eder, yanan anlar seferi, Bir cadde ki; ateşten, cehennem görse donar. Her adımda bin yangın, işte rûhun zaferi, Yandıkça yürür kişi ve yürüdükçe kanar. Yananlar sefer eder, yanan anlar seferi... Ankara, Ocak 2009 |