GELİN VE KAYNANA
Tencereyi tavayı fırlattı kaynanaya.
Çarpık bacaklı gelin, çabuk girdi havaya. Kaynana boş dururmu, başladı saldırmaya. Neler olacak neler, başlasak anlatmaya. Kaynana da dil uzun, pabuç gibi çıkar. Gelin karşılık verir, kavgalar yine başlar. Çarpık bacaklı gelin, atarım sundurmaya. Gelin alttan alırmı, başladı bağırmaya. Kenef tahtası karı, durmuyor yılan dilin. Hem çatla, hem de patla, kaptım oğlunu senin. Kafamı bozma benim, sever beni sevgilim. Bitirdim işlerimi, ben hamarat gelinim. Bana bak çarpık karı, senin havanı yemem. Çırpı bacaklarını, kırarım, gelin demem. Yeniden uçuşuyor, tava ve tencereler. Kafa, göz, darma duman, kırılır pencereler. Gelinin gözü mosmor, kaynana da dişi kırık. Sanki savaş yapmışlar, ikiside komalık. Oğlan çaresiz kalır, biri ana ve karı. Hayat boyu çekecek, dırdırı, kavgaları. Ne karakol kaldı, ne hastahane kapısı. Uzun seneler sürdü, gelin kayna kavgası. Komşularda bıktılar, bitmeyen kavgalardan. Çoluk çocukta sardı, aileyi sonradan. Bu böyle gitmez elbet, bir çare bulmak gerek. Ömür boyu sürmez ya, elbet bir gün bitecek. Ya boşanıp karıdan, ya anadan geçecek. Gelin kayna kavgası, işte böyle bitecek. |
Yaşadığımız olaylar...Kutlarım...Saygılar