YAŞLI / AĞITI
Bükülmüş beli, görmez olmuş gözleri,
Gençliğini anlatır ne zaman gelse yeri, Gören dermiş ‘ne güzel, ne endamlı biri’. Avuntusu olmuş gençlikteki günleri. Ağrıyormuş sürekli dizleri ve kolu. Halinden anlamazmış hayırsız kızı, oğlu. Sözleri dertli, gözleri nemli, Ağırına gidiyor onun da bu hali. Belli… Kendisi yapıyor gücünün yettiğin !!! Yeter ki yük görmesin evlatları kendisini. Kendisi çok dertli oğlundan ve kızından.. ‘Unutuyorlar’ diyor, ‘siliyorlar hatırdan.’ ‘Ben değilmiyim 9 ay karnında taşıyan?’ ‘İkrah getiriyorlar istediğim de sudan.’ Eşi gelir aklına iyice kederlenir….. Her sözü yürekleri damla damla eritir. Biri biter ağıtın diğeri dile gelir… Yüreğini böyle; ağlayıp serinletir. —Gittin beni bıraktın buralarda sersefil. —Yemek mi bu yediğim? hergün ağıyla zehir. —Ne yoklukla büyüttüm sözleri ağır gelir.. —Taş doğurmuşum taş,bunlar evlat değil !! |
—Yemek mi bu yediğim? hergün ağıyla zehir.
—Ne yoklukla büyüttüm sözleri ağır gelir..
—Taş doğurmuşum taş,bunlar evlat değil !!
Boşuna demiyorlar şairler en insandır diye
Yüreği yanan bir ana baba dilini bilmez böyle kullanmak için,agrısını kalibinde boğar içine ağlar,sitemleri hep sessiz...
Sonra şair gelir o ananın babanın gözlerinde yananları görür,ve kendini da yakar kalemiyle ama yinede
o yüreğin kuytusundaki birikmiş feryada hazır boynu bükük sözleri çıkarır döker sayfasına...
Şairler olmasa yüreğinde cayır cayır yandığını kim anlatacaktı bizlere....
Hıssıyatınıze sağlık....