ÇOK MU?
ÇOK MU?
Yalnızlık yakama yapışırken mavimsi gecelerde… Omzuma saplandı paslı çiviler birer birer. Gözlerime bakarken riyakâr gözler, Dost adına saplanırken bağrımın orta yerine kara saplı bir bıçak, Birlik türküleri yok olurken gecenin en gecesinde, Şöhrete adım atmışken çocuklar, Sahte bir yönetmenin peşinde koşarken oyuncular, Tepinirken beynimde sanatsız sanatçılar, Boğulurken rahmetin en cılızı engerek gözlerde, Denizler karaya vururken, Güller, gül kokacağı yerde kudururken, Ben hüzün yüklenmişim çok mu? Sen ey enginlere sığmayan yürek, Rahmeti aradığın şafak vaktine Koyu gölgeler düştüğünün farkında mısın? Denizler boğar adamı… Demediler mi sana? Riyakâr sözlerin buruk vaktidir şimdi. Tamtamlar dans eder notasız çığlıklara Kuru gürültüde huzur aramanın vakti mi şimdi? Sen övgüler yazarken hacana bakışlara, Ben kendimi vermişken bitmeyen yokuşlara, En kötü günde tutarken dostlar dost elini Sen neredesin? Ey dost bakışlı yürek! Şimdi hüzün vaktidir. Şimdi erkekçe sözün vaktidir. Şimdi zil takmış oynuyor, Gece suratlı dilberler… Fitne doğuruyorlar doğmamış bedenlere, Her gün, her an, her saniye Zehir kusarken derman dağıtan dudaklar, Yoldaş ararken günahına günahkâr sözler Ben gecenin kabuğuna çekilmişim. Ben yıkılmışım, Ben gölgemde gölgeme saklanmışım Çok mu? Elim şakağımda, Gözlerim uzaklarda Şaşırdın mı yoksa benim bu halime? Seni yakınlarda göremedim. Uzaklarda var mısın? Dilin hakikat haykırırdı senin Şimdi duvar mısın? Yoksa sen de mi bindin Denizde yüzen hücum botlarına? Sen de mi karıştın tayfalara? Kürekçi başı mı oldun? Neden böyle susarsın Ey engin yürekli adam? Yoksa atmacalar mı vurdu Yeşil vadilerde düşlerini? Kekremsi havalar çalarken Mısralara dökülen kelimeler. Ben denizlerde yakılmışım Çok mu? |
Kutluyor, sevgi ve saygılar sunuyorum...
İsmail GÖKTAŞ