'Eist en polin'canım İstanbul, İstanbul’um... bir araya gelmez mi iki yakan...? damarlarını gaspeden kan, ılık ılık akarken sokak aralarından hiçbir toprak dayanamaz sabırsız heyelanına akustik kokunu taşırken altın tepside titrek titrek, acizliğimi vurursun yüzüme vurursun da gıkım çıkmaz... özgürlük türküsü eşliğinde, rüzgarın ritmik hareketleriyle dans ederken gerçeriz kendimizden sonrası... sonrası bir yudum karanlık... *** sevgilim, İstanbul’um... aydınlan... aydınlan biraz... bir Aralık soğuğu yedim senden bir Aralık vurgunu şöyle başını dik tut da; alnından öpeyim... dilek |