Derin Sancımasumca ve haylazca oynadığım oyunlar geliyor aklıma hep bizim kazandığımız mahalle maçları komşu kızlarını sıkıştırmalarım ve güneşi sapanla avlayışlarım oysa hiçbir oyunu sen öğretmemiştin bana belki de bu yüzden mızkçılık yapan hep ben oldum bak baba ! saydamım içimden gün ışığı geçiyor ama ardım hep siyah beyaz hep sepya tonlarındayım senden duymadığım her nasihat yıllar boyu her uçurumluk anda ağır aldanışlar bıraktı sırtıma ve hep ezildim yokluğunun varlığında... ah baba ! üşürken avuçlarım neden saran sen olmadın ve neden bana hiç oğlum demedin neden bana hiç hediye almadın ve neden bana hiç dağ olmadın sırtımı yaslayabileceğim omzunda hıçkırıklarla ağlayabileceğim ve neden baba ! sakal tıraşı nasıl olunur öğretmedin bak ! şimdi yüzümün yarısı yok ! ıslatamıyor gözyaşlarım baba yarısını ve de yarasını işte bu yüzden kabuk bağlayamıyorsun kanayan yüreğimde... ah baba ! o kadar yıldan sonra şimdi ismin aynı boğazımda düğümlenen bir yutkunuş gibi yutmaya çalıştıkça acı veren yutamasam kan kusturan aynı; baba değil babam kelimesi gibi... Harun Sinan |