Anadolu kokarımbilmem hiç yolunuz düşmüş müdür gönlünüze şölendir güzelliği tarihi çağırır sarar ruhunuzu avlusuna adım attığınız beypazarıevleri ne zaman kapısını aralasam birinin Anadolu kokar mürül mürül burnuma derinden ah çektirirler bana içimi sızlatır yozlaştırılan değerlerim süzülür giriveririm içine artık orada ben, ben değilim avluda oynayan çocuk olurum kahkaha olur duvarlarda çınlarım sonra yavaşça girerim ocak odasına ana olur orada şefkat kokarım kınalı parmaklarımla yoğururum ekmeğimi pişirdiğim her aşa sevgi katarım süzülürüm merdivenlerinden mahcup açarım kapısını odamın usulca duvak altı ürkek ceylan gözlerden titreyen ellerle aşk yudumlarım Geçiveririm bir diğer odaya Otururum halı kaplı sedirine Yarenle tatlı sohbete dalıp Yudum yudum mis gibi hatır kokarım bir odada ata olurum nur yüzlü yüzümün her bir çizgisinde hayat dinlerim seslerini huzurla evdekilerin şükre açılan avuçla dua taşarım saygı, sevgi, şefkat, edep ne varsa sıra sıra dizilirler odaya bir gariplik düşer yanan bağrıma hüzün kaplar her bir hücremi sonra tarihimi yudumlar Anadolu’m kokarım |