EY YOLCU
Ruhlar âleminde çekirdek oldun.
Ana rahminden dünyaya filiz saldın. Çocukluk taliminden geçtin. Gençlik zindeliğiyle yılmadan susuz dallara, budaklara ab-ı hayat oldun. Bir zaman geldi ki, yeni açan filizlere örnek oldun. Yılların verdiği tecrübe ve birikimi onlara sundun. Hem de hiç esirgemeden… Sıkıntılarında yoldaş, sevinçlerinde arkadaş oldun. Ve en önemlisi, onlara hakkı anlattın, hakikati anlattın. Mütehayyir akıllara yol oldun, mütehavvil hallerine sabit bir hüsn-ü misal oldun. Hem sözünle, hem özünle konuştun. Hiç yılmadan, usanmadan koşturdun. ........ Ve bir gün… Ömür yılının sonbaharı geldi. Yaprakların sarardı-soldu, dalların birer birer kurudu. Gözlerin görmez, dilin dönmez oldu. Bütün bunlar bir gidiş alametiydi. Ama sen “Olsun!” dedin. Çünkü sen biliyordun ki! Bu gidiş aslında gidiş değildi, asla gidişti. Dünya görevinden paydos edip ücret almaya geçişti. Sıkıntı, keder, hüzün, üzüntünün son bulması; Sevinç, mutluluk, saadet ve huzurun başlamasıydı. Sevdiklerine kavuşmaya; Sevmediklerinden uzaklaşmaya bir gidişti. Evet Yolcu! Ne mutlu sana ki, “Ebediyet” meyvesini yetiştirmeyi başardın! Ne mutlu senin gibi bu huzura varana! Ne mutlu Cennete vasıl olana! Ve Cemalullah’la pür-nur olana! İkram Arslan |
Ne mutlu sana ki,
“Ebediyet” meyvesini yetiştirmeyi başardın!
Ne mutlu senin gibi bu huzura varana!
Ne mutlu Cennete vasıl olana!
Ve Cemalullah’la pür-nur olana!
Kutluyorum güzeldi dizeleriniz.
Saygı ve selamlarımla.