İlk Mektep
sarı yaprak
pamuk şeker yeşil portakal ve ilk serinlerle başlar böyle gelip böyle giderdi her sonbahar eylüller kitap kokar sıra kokar toz kokardı okullar düşünenler onlar önder öndeydiler onlar sesleri öğretmenlerin hâlâ kulaklardalar hâlâ yaygınlar bitmezce bir nefes yük ağır yük çok yük yedi bucak kaç düvel dünyanın her yanında çok şey var sorgulanacak böcekler kuşlar ağaçlar dağlar ovalar gök ve deniz ve insanlar sarı yaprak pamuk şeker yeşil portakal ve ilk serinlerle başlar böyle gelip böyle giderdi her sonbahar eylüller kitap kokar sıra kokar toz kokardı okullar düşen sarı yapraklar uzun iki çizgiden bir rüzgar silme odun yüklü koşulu atlar çember tekerlekli arabalar böyle başlardı ilk sayfalarında kitaplar hava birden soğurdu üşürdük henüz ilk sayfaları okurken oyunlarla sınıfa giren kocaman çocuk sıcacık bir insan Recep öğretmen düşünürken yalancıktan ne de güzel kokardı kömür uclu ağaçtan kalem sarı yaprak pamuk şeker yeşil portakal ve ilk serinlerle başlar böyle gelip böyle giderdi her sonbahar eylüller kitap kokar sıra kokar toz kokardı okullar Tevfik öğretmen Muvakkar öğretmen öğretmen Güzide ve öğretmen Recep başbaşaydılar hep duruşları dik sürekli neyi tartışırlardı acep duyulurdu kimi “enstitüde altı çukurum var benim kiminde kayısı dikildi kiminde nar şimdi hiç biri yoklar kara binalar kuru binalar” bir andaçtı bitmeyen baş öğretmenlerden Şükrü öğretmen ulu sedir sekseni aşmış koca kitap koca insan son anlarında bile hâlâ eğitmen hâlâ öğütmen hâlâ öğretmen alacası bir sabah serçeler seslerini henüz duyururken okumaya aç okutmaya aç yaşatmakmış bir daha hevesini iki büklüm yararak sessizliği duyulmuştu Şükrü öğretmenin titrek sesi gitmek istiyordu okula “bırakın çekin elinizi çocuklar bekliyor beni!” yorgun bedenine yapışmış öğretileri bir defter bir kitap koltuk altındakiler baş öğretmen bahçe kapısında yalınayak ve bitap duyguları hâlâ dipdiri hâlâ sımsıcak tutabilene aşkolsun kucaklanmıştı heykelliğinde kararlılığının ibadet eder gibi yatırılmıştı yatağına ve öpülmüştü elleri kozasının örgüsü sanki sarmıştı bilgi ipeğiyle bütün belleğini varıp geçse kaç on yıl varıp geçse kaç birkaç bin yıl varlığında insanın sırrı ve imgesi buydu öğretmenin ve yine eylüller kitap kokar ve yine başlardı okullar ve yine gelip giderdi kitap kokulu portakal kokulu pamuk şekerli nice nice sonbaharlar bir bayramı yaşar gibi 23 kasım 2008 Denizli |