0
Yorum
4
Beğeni
0,0
Puan
37
Okunma
Sevdanın Hicreti
Yola çıktım gölgemdeki yalnızlıkla,
Bir ismin yankısı kaldı dudaklarımda.
Ne rüzgâr aldı senden bahar kokunu,
Ne gönlüm unuttu kervan yollarını.
Kara saçlı bir geceydi, yıldızlar sustu,
Kalbim çölüme yağmur diye seni tuttu.
Sesin hüzünlü bir ney gibi içimde dolandı,
Bir ah çekişle göğsümün taşını kaldırdı.
Sevda bir yük gibi değil,
Bir su gibi içime aktı.
Aradım senin gölgende,
Bulduğumu sandım, yine kaybettim.
Her kayboluşta Rabbimin adıyla dirildim,
Son durağımda tek bir söz döküldü: Elhamdülillah.
Bir şehrin kapısında bekledim sabrı,
Yorgun bir gönül, eşiğinde dinlenir mi?
Kervanlar geçti; biri sordu:
“Aradığın sevda mı, yoksa seni arayan ses mi?”
O an anladım, aşk sadece bulanın değil,
Gönlünde ebedi taşıyana yazılı.
Bir çınar gölgesinde diz çöktüm; yağmur düştü,
Kalbime inen her damla ömrümden bir düştü.
Ah, vakit geçse de gönül geçmez,
Aşkın ateşi külü sevmez,
Arayan bulmaz bazen,
Bulan aramaz,
Yollar susar, kalpler konuşur.
Sesinde tanıdım derviş adımlarını,
Sesinde yürüdü yetmiş iki milletin yarası.
Sorma dedim kendime: “Ne kadar dayanır yürek?”
Aşk bir sancağıdır sabırla taşınır;
Şikâyet eden kaybeder, şükreden kavuşur.
Bir gün kapına geldiğimde gözlerinden güneş doğdu,
Ne ayrılık kaldı, ne gölgelerin korkusu.
Kaderin elleri avucumda birleşti,
Bir duaya döndü bütün ihtiras, bütün sitem.
Sevda bir yük gibi değil,
Bir su gibi içime aktı.
Aradım senin gölgende,
Bulduğumu sandım, yine kaybettim.
Her kayboluşta Rabbimin adıyla dirildim,
Son durağımda tek bir söz döküldü: Elhamdülillah.
Gökten bir nur iner gönle,
Yolun sonu başlar aslında orada.
Bulduysan şükret,
Bulamadıysan yine şükret,
Çünkü arayan değil, sabreden kavuşur.
Ve ben şimdi, tüm yangınlardan sonra,
Bir tek nefesle söylüyorum: Elhamdülillah.