1
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
49
Okunma

_Tutacak yer arıyorum hayatta;
her tuttuğum yer
benden bir şey koparıyor_
Dün…
Simitçi çocuğun elinden
iki sıcak simit aldım;
bir de yüzünü unutamayacağım
o küçük gülümsemeyi
İstanbul sabahıydı—
bir sevgilinin omuzuna
hafifçe dokunan üşüme gibi
Sonra bir kadın geçti
meyhanenin önünden;
saçları ıslak,
gözleri yarım kalmış bir geceyi taşıyor
Hesabı ödenmemiş bir hüzün vardı üzerinde;
hepimiz gibi biraz eksik,
biraz fazla
Kaldırımlar soğuktu
Nefesim taşlara çarpıp
sesini kaybediyordu
Yüreğim, dünkünün ağırlığında;
bir vapurun rotası
gibi benden çıkıp
gökyüzüne uzuyordu
Martılar uçuşuyordu
iki dudağım arasında;
mırıldandığım bir köy türküsü
İstanbul’un kulağına
yavaşça değiyordu
Ben de sığdırmaya çalışıyordum
bu koca şehri
küçücük içime
Cebimde çocukluktan kalma
üzümlü leblebiler…
Bir çember dönüyor yokuş aşağı;
ben de ardından koşuyorum
sana hiç yetişemeden
Rıhtımın kıyısında
eski bir kahvehane—
dumanı ağır,
adamları sessiz
Bıyıkları çay rengine dönmüş
üç adam
bana baktı;
okeye dördüncü arar gibi
çıplak bir yer arıyordum kendimde,
bulamadım
Martıların sesine takılıp
yürüdüm sonra
Suya yakın olmak iyidir;
ölmek için değil,
insanı köyüne götüren
bir tekne ihtimali için
Köyümde deniz yok oysa;
sadece
bilyelerimi düşürdüğümde
ağlayan bir taş çeşmesi var
Aynaya bakıyorum,
yüzüm biraz İstanbul gibi;
biraz da
çocukluğumun o suskun çocuğu.
Belki köyün en güzel kızına
yazıp da veremediğim mektupları
kağıttan uçak yapıp
çoktan uçurmuşumdur göğe
Değişti çok şey:
kimliğim, ayakkabı numaram,
sevdiğim kadının soyadı,
hayatın şekli
Bir tek değişmedi çocukluğum;
yırtık dizleriyle
hep önümden gidiyor
Düşünüyorum:
İstanbul büyük şehir—
ama bazen
bir insanın içine bile sığmıyor hayat
Küfretmiyorum kendime; çok ayıp
günahı ertelenmiş hayallerim var
Belki usulca bir tekme atarım içime;
kırılır kumbaranın camı,
saçılır milyonlarca gülüş,
milyonlarca çocukluk—
“Ceplerimden bilyelerim çıkacak” diyorum;
ama o kadar çok İstanbul var ki içimde,
yarım bıraktığım oyunlar gibi
dökülüyor hepsi
Kaçmak mı,
kaçamak mı bilmem artık
Bu ıslak ve yabancı sokaklarda
gel istersen martılara soralım;
hani simide alışanlar…
Belki onlar da
beni senin yokluğuna
biraz olsun alıştırır ...
5.0
100% (4)