Allı pullu fistanlar giyilir kuşanır Elde bakraç, omuzda testi taşınır Çeşme başı güzeller manileri düzerler Her manide, birbirini süzerler
Çeşme başı okulu !... Yani buna, Çeşme başı Üniversitesi demek koşulu Bilmem ne kadar doğru
Köy yaşamı farklıdır gözler senin üstünde Sevdiğine kolay mı bir adım atamazsın Yüreğinde babadır yaşadığın her günde Düğün eğlence olmadan elinden tutamazsın.
Kaynayan mercimeği bakışlardan sezerler Yardan gelen hatıra belirler niyetini Çeşme başı güzeller manileri düzerler Bahtın kara çıkarsa öder kalp diyetini. ....
Kadınlar toplanmış çeşme muhabbeti yapıyorlardı işte her şeyi burada öğreniyordu genç kızlar yüzümüz kızarırdı ama analarımızın bize anlatamadığını orada öğrenirdik okuldu bizler için bir gülüşme kıkırdama bir de mani yükseliyor....
gar temizler avluda elinde küreg hayat’da yatmış yanmış yüreg başında bağ , yüzünde gülümseme gar kürüyo zabahleyin çiriş Gülsüm’ .....
-"o annamaz Hayriyeee “ dedi Fatma bılla -"neyi ? dedim dilli Hatça abla kenara çekti Raziye ile beni
-"bakın gızla artıg evlenceg yaşa ge(l)diniz eğe bi gadın gece gocasınlan gece halleşmiş mudlu oldu ise bööle köy garılarına have basa Gülsüm gibi başını bağlaa gar kürü gari utanman örenin bunları!
“işlediğiniz eleyse, öğrendiğin kendinedir” devam etti
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Bu sayfaya gelen insan biraz düşünüyor, geçmişe kısa bir yolculuk yapıyor. Sonra anlatılanlar doğru diyor.Çünkü bu bir "ÖYKÜ ŞİİR"" Sağ olsun "İbrahim Çamalan'da bu dalın ustalarından. KENDİSİNİ HER ZAMAN TAKTİR ETMİŞİMDİR. İbrahim çok iyi gözlemci ve yaşanmışlıkları çok iyi hatırlayan ve unutmayan bir kardeşimdir. Başarının sırrı zaten burada. Bir şiiri yazmak için günlerce, haftalarca hatta aylarca onun üzerinde araştırma ve çalışma yapar. Orada da bırakmaz. Yeri geldiğinde şiiri tekrar gözden geçirir ve günceller. Emek ve çabasına her zaman saygı duymuşumdur. Tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum. Gözel Irabbıma emanet olasın, hoşça kalasın cannn
Teşekkür ederim abi beraber çok emek verdik yol gittt8k yoldaş olduk sahne aldık her zaman desteğini gördüm onur veriyorsun insan boyke ustlardan övgü alınca kendini daha cok sorumluluk yüklüyor Sizlerin takdiri demekki doğru yoldayım Sizde çok yönlü bir edebiyatçı olarak edebiyat dünyasına kazandırdığını siur tarzları şekil dil.zenginliginiz ile müstesna birisiniz herkes sizi siir yazar aranıyor ama sayın Sadık Dağdeviren tutku söyleyen saz çalan biridir bu yorumu okuyanlar suni bilsin biz Sadık abimle ahbap cavus ilişkisi içinde bunları yazmıyor olduğu gibi doğal olanı neyse odur biz kırk kişiyiz birbirimizi biliriz sağol abi
Teşekkür ederim abi beraber çok emek verdik yol gittt8k yoldaş olduk sahne aldık her zaman desteğini gördüm onur veriyorsun insan boyke ustlardan övgü alınca kendini daha cok sorumluluk yüklüyor Sizlerin takdiri demekki doğru yoldayım Sizde çok yönlü bir edebiyatçı olarak edebiyat dünyasına kazandırdığını siur tarzları şekil dil.zenginliginiz ile müstesna birisiniz herkes sizi siir yazar aranıyor ama sayın Sadık Dağdeviren tutku söyleyen saz çalan biridir bu yorumu okuyanlar suni bilsin biz Sadık abimle ahbap cavus ilişkisi içinde bunları yazmıyor olduğu gibi doğal olanı neyse odur biz kırk kişiyiz birbirimizi biliriz sağol abi
Kaleminiz yine köyün bütün çıplaklığıyla konuşmuş. Bu satırlar, bir hikâye değil; bir köy meydanının sesi gibi. Çeşme başının şen kahkahası, kadınların kıkırdaması, kızların utangaç bakışı, anaların yarı kızan yarı öğreten hâli… Hepsi öyle sahici ki, okurken insanın içine sıcak bir rüzgâr doluyor.
Çeşme başını “üniversite” diye anmanız bile bir gülümsememize vesile. Gerçekten de kızlar için en büyük okul orasıdır belkide. Öğüt orada verilir, sırlar orada verilir , utanç orada öğrenilir, kadınlığın ilk bilgisi orada alınır.
Gülsüm’ün başını bağlayıp “gar kürmesi”, Hatça Abla’nın utanmayı öğretirken bile kahkahayı eksik etmemesi, genç kızların su testisini unutup hikâyeye gömülmesi…
Hepsi içten, hepsi gerçek, hepsi bizim toprakların diliyle yazılmış. Tebrik ve taktir etmemek mümkün değil...
Bu anlatının güzelliği şu bence, Hiçbir şeyi süslemiyor, oldugu gibi ama içten bir sıcaklıkla veriyor. Açıkçası kendimi tamda orada hissettim. Köyün saf mizahını, büyüyen kızların heyecanını, kadınların hayat bilgeliğini öyle tatlı bir dengede taşıyor ki, insan okumuyor; dinliyor gibi oluyor.
Son cümledeki o köy felsefesi ise tam yerini bulmuş: “Bir kaşık aşım, ağrısız başım.” Ne kadar sade, o kadar derin.
Üstadım, bu bölüm de yine aynı özü taşıyor: Hem güldürüyor hem de kokusuyla bir zamanı diriltiyor.
Kaleminize yüreğinize emeğinize sağlık. Saygı ve muhabbetle.. Peri
Teşekkür ederim müthiş analiz analitik yorumunuz ve gözlem yeteneğini var Peri hanım içten samimi ve hepsinden değerlisi yazara yön veriyor senaryo okursa ancak bu kadar özetlenebilir Yılmaz Erdoğan 'a desem özetle yorum yapın diye inanın elinize su dökemez bu bilgi birikim önce yazana saygı siire saygı sonra çok okumaktan geçiyor sanırım sizin eminim Nazım Hikmet memleketimden insan manzaraları Çokça Fakirt Baykurt Yaşar Kemal okudunuz aşikar ben sizi tebrik ediyorum
Teşekkür ederim müthiş analiz analitik yorumunuz ve gözlem yeteneğini var Peri hanım içten samimi ve hepsinden değerlisi yazara yön veriyor senaryo okursa ancak bu kadar özetlenebilir Yılmaz Erdoğan 'a desem özetle yorum yapın diye inanın elinize su dökemez bu bilgi birikim önce yazana saygı siire saygı sonra çok okumaktan geçiyor sanırım sizin eminim Nazım Hikmet memleketimden insan manzaraları Çokça Fakirt Baykurt Yaşar Kemal okudunuz aşikar ben sizi tebrik ediyorum
Biz köy kökenliler resmen yaşıyoruz olayları. Yöresel gibi duran kelimeleri gördükçe aynı kelimelerin bizde de kullanıldığını anımsıyor, unutulup gittiği içinde üzülüyoruz güzel Türkçemiz adına. Ben bununla ilgili yazı da yazmıştım. Tüm Anadolu taransa binlerce kelimemiz ortaya çıkar. dilbilimciler bu kelimeleri tespit edip en azından bir kısmının yeniden kullanımı için çaba harcamalılar. Bununla ilgili TV programları yapılmalı. Ben Çorum İskilip'liyim. Aynı kelimelerin, Antep'te Adana'da, Maraş'ta da kullanıldığını gördüm. Denizli Afyon taraflarının konuşmalarını aktaran siz de o bahsettiğim kelimelerin çoğunu kullanıyorsunuz. Eski çamlar bardak oldu deyimindeki "BARDAK" bildiğimiz cam bardak anlamında değil. Bardak su taşımak için çamdan oyulan bir kap. Büyüğüne de "SENEK" denirdi. Fıçı ise ayrı. -------------- Bizim orada kullanılan (Çorum/İskilip) ama maalesef unutulmaya yüz tutmuş bazı kelimeler.
A Abov: hayret nidası Ağa: baba, Ağca: beyaz, Ağnanmak: yuvarlanmak, at, eşek gibi hayvanların yuvarlanması, Aha: işte, Ahacık: işte burda Alaçık: ağaç dallarıyla iskeleti kurulmuş ot, çul, kilimle örtülü çadır. (Alacık) Alma: elma Amaa: şaşırmak Ambar: hububat deposu, Anadut: buğday ve benzeri ekin destesini remorka veya başka bir araca yüklemede kulanılan üç kollu harman aleti. Tarım aracı, Annacı: karşısı Örn: Annacıma gel, tam annacında Aş: yemek Aşamınan: akşamleyin Avu: zehir Ayakyolu: tuvalet
B
Baba çıkasıca: sinirlenilen kişiye söylenen söz Badal: merdiven basamağı Bahraç / bakraç: bakırdan küçük kova Balak: manda yavrusu Baldırcan: patlıcan Bardak: çam ağacından oyulmuş 7-8 litrelik su kabı, seneğin küçüğü. "eski çamlar bardak oldu" deyimi buradan gelmektedir. Şimdi ise bardak su bardağı-çay bardağı olarak algılanmaktadır. Su içmek için kullanılan bu günkü bardak yerine "tas" kullanılmaktaydı, Batman: yaklaşık 20 litrelik sıvı ölçü birimi, Bayak: az önce bayakdan: biraz önce Bazlama: sacda pişirilen yuvarlak ekmek Bekit: kapat, ört Belermek: gözleri büyüterek öfkeyle bakmak, Bıldır: geçen sene, Bıza' : buzağı Bibi : uzaktan kadın akraba, Bicimcik: azıcık, az olan şey Biçki : testere türü Biley taşı : kesici araçları iyeleyen alet Biz : delik delmeye yarayan alet, Bostan : kavun, karpuz tarlası Boyunduruk : çift süren hayvanları birlikte yürüten ağaç çember Boz : 1- sürülmemiş toprak, 2- renksiz, gri renkte olan, bomboz: rengi atmış, bomboz olmuş: hastalıktan rengi iyice sararmış. Böğür: yan taraf, vücudun yan tarafı, böbreklerin olduğu kısım Börtletmek: bir şeyi haşlamak Börü : zehirli bir örümcek türü, Bucaklık: evde kap kacak konulan yer, Bulamaç: undan yapılan cıvık yiyecek Bundan keyli : bundan sonra, Buymak: çok üşümek, Büngüldemek: suyun yerden fokurdaması, Bürgü: yemeni,
C
Cahal : cahil, tam yetişmemiş, delikanlı Camış : manda Canavar: kurt Candarma: jandarma Cerek: uzun ince ağaç, uzun boylular için de kullanılır Cıbır: parasız, pulsuz Cılga : patika-keçi yolu, Cıncık: camdan yapılmış eşya, Cırcır: fermuar Cırcır olmak: İshal olmak Cimciklemek : çimdik atmak, çimdiklemek Cirpeden: hızlıca, birdenbire Cof cof : süs Culuk: hindi Cuvara: sigara Cüce : civciv Cücük: civciv
Ç
Ça'al: küçük taşlardan oluşan yığın. Çalhama : yoğurtla ayran arası kıvamdaki yoğurt, Çandı : evin, ambarın köşesi Çapıt : bez parçası Çarkıt: bozuk - külüstür, Çatal kapı: bahçeli evlerin dış kapısı Çebiş : bir yaşındaki erkek keçi, Çemkirmek : 1 . Birine karşı gelmek, sert cevap vermek. 2 . Halk ağzında köpek kesik kesik havlamak. Çıngı: kıvılcım, Cıvıtmak: oyunbozanlık Çiğit: çekirdek Çilermek: su sızması, Çimmek: yıkanmak Çinilemek: çınlamak, Çor: hastalık, Çöğdürmek: küçük abdest yapmak (özellikle çocuklarda) Çöğmek: yana yatmak, Çökelik: evde yapılan bir peynir türü, Çömelmek: dizlerinin üstüne çökmek Çömütmek: çömelmek, Çördük : armutun küçüğü Çörtleğen / çörten: pınarlarda ve çatılarda su akan yer,
D
Dalmak: bir yere girmek Dam kürümek: ahırı süpürmek Dam: ahır, çatı Darı: mısır tanesi Demrağ: egzema Deze: teyze Dıhım: Lokma Dıldıbız : fakir Dibek: ağaçtan yapılmış havan, sohu Dinelmek: ayakta durmak dirgen : harmanda sapları yayan çatallı araç Dolama: parmağın iltihaplanıp şişmesi Donyağ: içyağ - çok soğu insanlar için de kullanılır - Dölek: düzlük, Döş : göğüs Döven : düven, Duluk: avurt Duncukmak : nefessiz kalmak, somurtmak, Dürzü : (aslen bir mezheptir) aşağılamak için kullanılır Düve: bir yaşındaki dişi inek yavrusu, Düven: harmanda traktör, at veya öküzle çekilen, ekinleri ezip saman yapmaya yarayan, aralıklarla kesici taşlar monte edilmiş kızak
E
Eci: kız kardeş, bacı, abla, Ecicik : azıcık, bir tutam ekti: yiyecek konusunda yüzsüzlük yapan Ellağam : herhalde, galiba Ellik: ekin biçerken el parmaklarına takılan ağaç parmaklıklar. Emişik: bir memeden emen kardeş olmayan yavrular. Emme : ama Emmi: amca Empirme: kadın elbise kumaşı. Enek: misket, bilye Enik: kedi, köpek yavrusu Enteri: zıbın, elbise Erişmek : (meyvalar için) olgunlaşmak Erze: kapıyı kapalı tutmaya yarayan demir Evlek: ekin ekerken ayrılan bölüm, Evmek : acele etmek Evrağaç/evirgeç: ekmek çevirmeye yarayan uzun yassı tandır değneği, Eyy: efendim Eze: vücut, beden
Garipsemek: özlemek, Gedik: dişi dökülmüş olan, Gerneşmek: gerinmek, Gı : erkeğin kadına seslenişi Gıdık : çene altı Gidişmek : kaşınmak Gobel : erkek çocuğu, Gocuk : kış giysisi Godek / güdük: kısa Göğ böğrülce : taze fasulye Göğermek : yeşermek Göğsemek : hayvanların çiftleşmeye hazır olması Gök: yerine göre mavi-yeşil, Göynümek : olgunlaşmayı da öte geçmek Guguk : kuş türü Gunnamak: eşeğin, köpeğin doğurması, Gurk: yavru için yumurtaya basan ya da yeni civcivleri olan tavuk. Guvermek: yeşermek, Güğüm: bakırdan yapılan büyük su kabı, helke Günnük : yevmiye
H
Hağ: sırtta taşınan büyük sepet, Hamut: çift süren öküzün boynuna takılır, Hapaz: avuç Haral : büyük kıl çuval, Hayat : avlu Hazetmek / hazitmek : beğenmek, hoşlanmak Heçlemek: bozmak, atılacak hale getirmek, berbat etmek Hedik : haşlanmış buğday Helke : su kabı, Hergele: işsiz sapsız, yaramaz insanlar için söylenen söz. Heşlenme: boşa gitme Hırka: eskiden kadınların giydiği folklorik bir giysi. Hızar : ağaç biçen biçki Hinkirmek: sümkürmek, Holluk : fol Horanta : çoluk-çocuk Hörüklemek: bir şeyi ağzına kadar doldurmak, Huysukma: tedirgin olma, çekinme, huylanma Hürü: huri
I
Irakı: rakı Iramazan: ramazan Irbık: ibrik Irza: rıza Isıcak: sıcak Islağaç : yufka ekmek pişirirken çevirmeye yarayan yassı tahta Islama : ekmek ıslama Ismarıç: sipariş Işgın: fidanın sürgün kısmı - filiz,
İ
İbrik : abdest almaya yarayan su kabı, İdare: gazyağı ve fitil kullanılarak kullanılan camsız aydınlatma aracı. İkileme : tarlayı ikinci kez sürme İleğen : leğen İlergün/ürelüğün: dünden önceki gün İlistir: delikli süzme kabı İliye: öyle değil mi İrilik : samanın irisinin konulduğu yer, İt dirseği : göz kenarında çıkan bir kabarcık İya’ : kaburga kemiği,
K
Kabak : kabak, kel Kalbur: elekten büyük olan eleme aracı. Kamaşmak : mayhoşluk Kanara: yemekten başka bir şey düşünmeyen işe yaramaz kimse, lüzumsuz işlerle uğraşan Keyli : artık Kıbraşma: kıpırdama, hareket etme Kıran giresice: ilenç (salgın hastalık bulaşsın inşallah) Kıran: toplu ölümlere sebep olan hastalık. Kademsiz: şansız, talihsiz, uğuru olmayan Kaktır: ittir. Kapçık : kabuk Karavuk : baharda toplanarak yenilen ot, Kaş : uçurum, tepe sırtı Kaşıklık : kaşık konulan askılı tahta kap, Katık: yoğurt, ayran, Kaynata: kayınpeder Kekil: yeni gelinlerin kulak yanlarında kesilerek şekil verilen saç Kele: pekiştirme sözü, Kelem : lahana Kemre: hayvan gübresi Kendigelen: yere dökülen tahılın ertesi yıl kendiliğinden bitmesi, Kertmek: oymak, işaret koymak kes: samanın incesi yendikten sonra, yemlikte kalan iri kısmı Kesek: tarlanın sürülmesinden sonra oluşan iri toprak parçaları. Keskenmek: atacakmış gibi, vuracakmış gibi yapmak, Keş: yağsız peynir Kımçıtmak: keserken koparmak, Kır: yazı-yaban, Kıran girmek: bitmek sona ermek, salgın hastalık Kırık: kadınların yabancı erkek dostu Kırklık: koyunların yününü, keçilerin kılını kesmede kullanılan bir tür makas Kırkmak: kesmek Kırmaşmak / kıpraşmak: kımıldamak, Kısrak: dişi at Kıyak yapmak : iyilik yapmak, torpil geçmek Kirez: kiraz Kişkişlemek: kışkırtmak, Kostak: forslu olan, Kömbe: alttan ve üstten odun ve tezek ateşiyle sinide pişirilen mayalı çörek Kömüş: manda, Kösüre : kesiçi araçları iyeleyen bir alet , bileği Köynek: atlet yerine kullanılan iç çamaşırı, Kuruluk: yüksekçe yer Kuytuk: çukurca yer Külek: buğday ölçü birimi, kavanoz şeklinde kap, küçük yağ fıçısı, Külük: balyoz, Küpür: süpürünce çıkan toz toprak, Küskü: sopa Kütük: ağaç gövdesi, kısa, bodur
L
Türkçede L ile başlayan kelime pek yoktur. Leğen: abdest alırken suyun döküldüğü kap, Lök: gaz lambasının cam takılan kısmı Löküs: lüks( gaz yakıtlı aydınlatma aracı)
M
Ma'da : başka Madara: rezil olma, alay konusu Madeniz: maydanoz Mağza : bodrum kat odası Mahana : bahane Mal: büyükbaş hayvan, ayrıca mal, mülk Malak: Manda yavrusu Malama : savrulmaya hazır samanla tane karışımı yığın, Malamat : rezil, Maşalama : bahçede sebze ekmek için ayrılan küçük bölümler, Meccanen: bedava, beleş Meğsimek: mühimsemek, önemsemek, değer vermek Misir: mısır Mostra: gerçek, gerçek yüzünün ortaya çıkması. Motur: traktör Musmul: mundar olmayan - temiz, Muzur: yaramaz, yaramaz işler yapan Münkürcü: iyilik bilmez , nankör.
N
Nacak: küçük balta N’oldum delisi: konumu, durumu değişince havalara giren insan. Nahal : nasıl Narasın: ne arasın (narasın gız anam yok) Niyittin : ne yaptın Nodul : ucunda çivi olan sopa, övendere
O
Ocaklık : eski evlerde ateş yanan yer Okka: bir kilogramdan biraz fazla ağırlık ölçüsü Oklağa: oklava Okuma: davet, davetiye
Ö
Ödüm koptu: çok korktum Öğnük: önlük Öğörsemek : ineklerde çiftleşme arzusu Öndere: ucu çivili uzun sırık, övendere Önlük: kadınların ev işi yaparken önlerine taktıkları bez, Örklemek: bağlamak Ötüğün: öteki gün, önceki gün Övendere: nodul, Özemek: bir şi fazla uzatmak, yoğurt vb malzeleri cıvıklaştırmak
P
Palaspandıras: hazırlıksız, alelacele ile hareket etmek. Pantul: pantolon Parpı: şifalı çamur Paya: havalı, cakalı Pece: baca, Peşkir: el havlusu Pınsık: (ateş için) bir türlü alev almayan, habire tüten, pasif Pırtmak: hızlıca kopmak, ayrılmak, kaçmak, Pinnik: kümes, Poğsumak: buharlanıp ıslanmak Pörtleme: dışına taşma Pu’ar: pınar, su yalağı, çeşme Pürtük: küçük parça
R
Türkçede R ile başlayan kelime pek yoktur.
S
Saban: çift sürmeye yarayan tarım aleti, Sac ayağı: Sacayağı: üzerinde yemek pişirilen üç ayaklı demir Saçkı: tandırda yakılan ot, Saçma: serpme Sahan: tabak, Sahanlık: tabak konulan yer, Sallı: ağır Sap yiyip, saman sıçmak: ne dediğini bilmeden saçma sapan konuşmak. Sap: ekin sapı/iri saman, Seğirtmek: koşmak Seki: oturak, Seklem: (kıl çuval), silgi (banyo havlusu), Sekmen: zeminden 30-40 cm yükseklikteki yer Sene: yıl Senek: çam ağacının kütüğünden oyulan, tarlalara su içmek için götürülen, yaklaşık 20 litrelik su kabı, Senit: üzerinde hamur açılan, meyve, sebze doğranan tahta tabla. Sergen: raf Siğme: akıtma, işeme Sini: büyük tepsi Sinsin: ateş çevresinde oynanan oyun Sohum: yufka ekmekten yapılan, sulu yemek almaya yarayan kaşık gibi parça Sokranmak: homurdanmak, Soku: bulgur, keşkek dövülen dibek Sokum-sohum: yufka ekmeğin kaşık gibi kullanılması, Somak: mısır koçanı Sorutmak: yüzünü ekşiterek oturmak Söbe: tam yuvarlak olmayan Sündürme: uzatma Sütlük: eskiden yemek, yoğurt ve yağ gibi yiyeceklerin koyulduğu yer. Süzme: bez ile süzülmüş yoğurt
Ş
Şafak: alın Şaplak: şamar Şepit: bazlama ekmeği Şıvgın: sürgün, ince dal Şilepe: yapış yapış Şindi / şindik: şimdi, Şipit: terlik, Şippedenek: hemencecik Şirevit: üzümlerin pekmez yapmak için doldurulduğu, çıkan şıraların alt yanındaki bir delikten boşaltıldığı ağaçtan yapılma v harfi şeklinde olan 2,5 metre uzunluğunda, 1 metre genişliğine ve 80 cm yüksekliğinde at arabası veya kağnı ile taşımaya uygun, üstü açık olan depo, Şişek: kısır koyun,
T
Talla: tarla Tas: bardak anlamında da kullanılır, çukur tabak anlamında da Tataram: üşütme sonucu mide ekşimesi, mideyi bozmak, kusmak Tavatır: çok iyi, güzel Tekecen: baharda toplanarak yenilen ot, Temek: ahırdan hayvan dışkılarının atıldığı delik, küçük pencere, Tengdirmek: ortadan kaybolmak, ölmek, elden çıkarmak Tepik: tekme Tınaz: saman yığını, Tınaz: harman düvenler tarafından dövüldükten sonra yığılan saman ve tanelerin karışımı olan yığın. Tıngır: kova, Tokaç: çamaşır yıkarken, çamaşırları dövmeye yarar ağaçtan gereç Toklu: bir yaşındaki koyun yavrusu, Tomruk: kalın ağaç Topalak: domates Tuğmen: kuşlarda ibik, Tummak: suya dalmak, Tumman: eskiden bezden yapılmış genelde kadınların giydiği pantolon biçimli giyecek, Tülemek: kuşların tüy çıkarması, mecazi: maddi bakımdan iyi duruma gelmek, Tünek: tavukların tünediği yer,
U
Uçuklama: dudakta kabarcık oluşması Uğra: un Urba: giysi
Ü
Üç etek: folklorik giysi, yöresel giysi Üğrün üğrün: gizli, gizli Üleş: pay, leş Ünnemek: çağırmak Ürelüğün: ileri gün, geçen gün, Ürümek: havlamak (köpek ürüyor derler) Ürüya: rüya Ütelemek: tavuk, hayvan tüylerini ateşte yakmak, ot/ekin dallarını ateşte yakmak,
V
Verep: yamaç,
Y
Yaba: harman savurmaya yarayan tarım aleti, Yad: yabancı, el Yal: kedi ve köpeklere verilen un ve su karışımı yiyecek. Yalak: hayvanların su içtikleri kap Yağlık: mendil ya da iş yaparken boyuna bağlanan bez Yapak: bayanlarda saçların taranmamış hali, yapaklı Yavsu: inek at gibi hayvanlar üzerinde yaşayan bir asalak canlı, kene. Yaykamak: çanak, tabak gibi kaplara su tutmak, durulamak. Yazı: tarla - yeryüzü, Yelikmek: şımarmak Yellenmek: yokuş aşağı iniş esnasında hızlanmak, ayrıca gaz çıkarmak Yel-yepelek: hazırlıksız alelacele hareket etmek Yemlik: 1- baharda toplanarak yenilen ot, Yemlik: 2- hayvanların yem yediği oluk, Yırak: uzak, Yiğnik: hafif Yirik: yırtık Yoha / yuha: sığ Yoz: yabani Yumak: yıkamak, Yunacak: pis, dinsiz, Yunmak: yıkanmak-çimmek, Yüklük: evde yatak yorgan konulan yer, Yülümek: kazımak, tıraş etmek, Yüssük: yüzük
Z
Zabın: fakir, çaresiz Zağar: köpek Zeklenmek: alay etmek, alaylı taklit yapmak, Zevzek: geveze Zı’armak: oyunbozanlık, Zıbın: kadınların giydiği basma entari Zıkkım: zakkum Zımzıklamak: yumruklamak Zırzop: elde avuçta durmayan insan. Zikke: hayvan ipi bağlamaya yarayan demir kazık. Zilli: biraz hareketli ve oynak kız çocuklarına söylenir. Zükkem: nezle .
Eyvallah sağolasın. Bu kaybolmaya yüz tutmuş kelimelere hepimiz yöremizle ilgili eklemeler yapsak ortaya çok güzel bir liste çıkar. Bunu yapalım. Ricam eklemeleri yap. Diğer arkadaşlara da gönderelim.
Teşekkür ederim abi bunları kaydettim dilimiz orfumuz gelenekler aslında hepsi bir Yörük soyu bu ülke konar göçer aynı boydan taaa Oguzlardan Otukenden demirden dagi delip gelmişler unutturmaya çalışanlar "Ne Mutlu Türk'üm "demekten utananlar bizki süpürge tohumundan çorba yapıp bu ülke için vatan toprak ve dil için Anadoluyu bir tutmaya dirlik olması için ölenlerin torunlarıyız bu dil bu ağız bu Anadolu bizim abi sen artık bu hikayenin merkezine oturdun gidemezsiniz şu yapmış olduğun yazdığın bir neslin devamı için gereklidir biz buyuz var ol sağlıkla kal abim
Eyvallah sağolasın. Bu kaybolmaya yüz tutmuş kelimelere hepimiz yöremizle ilgili eklemeler yapsak ortaya çok güzel bir liste çıkar. Bunu yapalım. Ricam eklemeleri yap. Diğer arkadaşlara da gönderelim.
Teşekkür ederim abi bunları kaydettim dilimiz orfumuz gelenekler aslında hepsi bir Yörük soyu bu ülke konar göçer aynı boydan taaa Oguzlardan Otukenden demirden dagi delip gelmişler unutturmaya çalışanlar "Ne Mutlu Türk'üm "demekten utananlar bizki süpürge tohumundan çorba yapıp bu ülke için vatan toprak ve dil için Anadoluyu bir tutmaya dirlik olması için ölenlerin torunlarıyız bu dil bu ağız bu Anadolu bizim abi sen artık bu hikayenin merkezine oturdun gidemezsiniz şu yapmış olduğun yazdığın bir neslin devamı için gereklidir biz buyuz var ol sağlıkla kal abim
"Zeynep'in hikâyesi" her bölümü ile okuyucuya Köy yaşamının nasıl bir şey olduğunu bilenlere/bilmeyenlere çok güzel ve doğru bir biçimde anlatıyor.Beğeni ve takdir duyguları İle okuyorum bu seri şiirsel anlatıları.
Değerli şairim,kutlarım etkin kaleminizi. Saygıyla esenlik dilerim.
Bu bölüm, köy yaşamının en canlı ve öğretici mekânlarından biri olan çeşme başını hem şiirsel hem de hikâyesel bir dille aktarıyor. Çeşme başı, sadece su doldurulan bir yer değil; genç kızların hayatı, evliliği, kadınlık sırlarını öğrendikleri bir “okul” gibi resmedilmiş. Maniler, gülüşmeler ve kadınların sohbetleri, köy kültürünün doğal bir parçası olarak aktarılıyor.
Özellikle “işlediğiniz eleyse, öğrendiğin kendinedir” sözü, köy felsefesinin özünü yansıtıyor: her iş, her deneyim kişiye bir ders bırakır. Çiriş Gülsüm’ün başını bağlayıp gar kümesi temizlemesi, evlilik ve kadınlık üzerine yapılan nükteli sohbetler, köyün hem mizahi hem de öğretici yönünü ortaya koyuyor.
Orta ölçekte bir değerlendirme olarak: Metin, köy kültürünün gündelik hayatını, kadınların dayanışmasını ve genç kızların sosyal öğrenme süreçlerini çok canlı bir şekilde yansıtıyor. Hem folklorik hem de sosyolojik bir değer taşıyor; okuyucuya köy yaşamının samimiyetini ve içtenliğini hissettiriyor. Kaleminize sağlık.
Bu hikaye kalbime dokundu. Okurken o dönemin insanlarının içtenliğini ve zorluklarını adeta hissettim. Çeşme başı, sadece suyun alındığı bir yer değil, genç kızların sessizce büyüdüğü, hayatı gözlemleyerek öğrendiği kutsal bir alana dönüşmüş. Annesinden sormaya utandığı her şeyi, tecrübeli kadınların kıkırdamaları ve manileri arasında usulca cebine koyuyor o genç kızlar. Bu, kuşaklar arası gizli bir mirasın aktarılışı. Şiirsel dizelerdeki o derin özlem ve kısıtlanmışlık çok etkileyici: "Sevdiğine kolay mı bir adım atamazsın... Düğün eğlence olmadan elinden tutamazsın." Bu cümleler, köy yaşamındaki sevgi ve toplumsal baskı arasındaki o ince, acı çizgiyi çiziyor. Ve o son hikaye... Elif'in ve güveyin yaşadığı o absürt gerginlik anı, aslında evliliğin, aşkın ve hayatın ne kadar doğal ve bazen de beklenmedik olaylarla dolu olduğunu anlatıyor. O toplu kahkaha ise, tüm o baskı ve kuralların arasında kadınların birbirine sığınarak bulduğu büyük bir rahatlama, bir nefes alma anı. Zorlu hayatın yükünü, bir anlığına da olsa omuzlarından atışları. Çok samimi, çok gerçek ve adeta insanın ruhuna dokunan bir hikaye olmuş. Devamını merakla bekliyorum. 🙏kalemimize sağlık
Günaydın teşekkür ederim aslında absurd biz metropol şehirde yaşayan masada yemek.yiyen aynı canaktan yemek yemeyen bizlere göre tabii köy ortamındaki şey doğaçlama doğal ve iş artık soylene söylene tabi absrtiya dönüşmüş olabilir bakın sizin yaptığımız yorumlara ayrıca yorum yapan var şiirden hikayeden bağımsız sizi kutluyorum sağlıkla
Günaydın teşekkür ederim aslında absurd biz metropol şehirde yaşayan masada yemek.yiyen aynı canaktan yemek yemeyen bizlere göre tabii köy ortamındaki şey doğaçlama doğal ve iş artık soylene söylene tabi absrtiya dönüşmüş olabilir bakın sizin yaptığımız yorumlara ayrıca yorum yapan var şiirden hikayeden bağımsız sizi kutluyorum sağlıkla
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.