Gönlünün arzusuna göre iş yapma ki, sırtına pişmanlık yükü yüklenmeyesin. ferideddin attar
Destancı
Destancı
VİP ÜYE

Zeynep’in Hikayesi/38/Çeşme başı

Yorum

Zeynep’in Hikayesi/38/Çeşme başı

( 7 kişi )

8

Yorum

10

Beğeni

5,0

Puan

160

Okunma

Zeynep’in Hikayesi/38/Çeşme başı

Zeynep’in Hikayesi/38/Çeşme başı

Zeynep’in Hikayesi/

Allı pullu fistanlar giyilir kuşanır
Elde bakraç, omuzda testi taşınır
Çeşme başı güzeller manileri düzerler
Her manide, birbirini süzerler

Çeşme başı okulu !...
Yani buna,
Çeşme başı Üniversitesi demek koşulu
Bilmem ne kadar doğru

Köy yaşamı farklıdır gözler senin üstünde
Sevdiğine kolay mı bir adım atamazsın
Yüreğinde babadır yaşadığın her günde
Düğün eğlence olmadan elinden tutamazsın.

Kaynayan mercimeği bakışlardan sezerler
Yardan gelen hatıra belirler niyetini
Çeşme başı güzeller manileri düzerler
Bahtın kara çıkarsa öder kalp diyetini.
....

Kadınlar toplanmış çeşme muhabbeti yapıyorlardı
işte
her şeyi burada öğreniyordu genç kızlar
yüzümüz kızarırdı
ama analarımızın bize anlatamadığını orada öğrenirdik
okuldu bizler için
bir gülüşme kıkırdama bir de mani yükseliyor....

gar temizler avluda elinde küreg
hayat’da yatmış yanmış yüreg
başında bağ , yüzünde gülümseme
gar kürüyo zabahleyin çiriş Gülsüm’
.....

-"hayrola Hayriye abla ne gülüyonuz?
-"bagsana çiriş Gülsüm’e
başını bağlamış
avludaki garları temizleyo gıı.

-"o annamaz Hayriyeee “ dedi Fatma bılla
-"neyi ? dedim
dilli Hatça abla kenara çekti Raziye ile beni

-"bakın gızla artıg evlenceg yaşa ge(l)diniz
eğe
bi gadın gece gocasınlan gece halleşmiş
mudlu oldu ise
bööle köy garılarına have basa
Gülsüm gibi başını bağlaa gar kürü gari
utanman örenin bunları!

“işlediğiniz eleyse, öğrendiğin kendinedir”
devam etti

gedek gecesinde boynunuza
gafalı altun dakıncaya gadag güvey’le gonuşmaceniz”

-"hiiiii
-"gülme gız Iraziye dinleyin bag?
garşı göye gelin giddiydi
basmeci “Rifat abeyin gızı Elif”

-"eeee
bir ağızdan kadınlar toplanmış ağzı açık dinliyorduk

-sonracına ge(r)deg akşamına camiden gelmiş güvey
gonuşmazmış Elif
dışada eltile, görümceleee çaşaf bekle allaım
yogg bi ses yogg
inada ya gafalı altunu dakmazmış güvey

Elif gelinde gonuşmaz
güveyi dayanamamış gariii
goca haranayı almış goymuş ortaya,

-eeeeee Hatça ablaaa

tumanını sıyırmış
maydem öyle demiş içine sıcçag güvey

Elif’de
-"duuuu, duuu o gadakda değil deve olu deve” demiş
ortalığı bir kahkaha kaplamış, suyu unutmuştug

-"Zeynepppppppp, gızz Iraziyeeee
nede galdınız? çamaşılarııı külledim hadin gari
zevzeklenmeyin deyom size”

köy insanı felsefesi bir kaşık aşım ağrısız başımdı
olağan duru konuşur eğlenirdi.

Kaldığı yerden devam edecek...İbrahim Çamalan

“işlediğiniz eleyse, öğrendiğin kendinedir” her işlediğimiz el işinden kendimiz için bir şey öğrenmek anlamında

çiriş/ çirkin kuru esmer

hayat/ evin alt katı

tuman/ pantolon elbise

bılla/ abla

hasis/ cimri

Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (7)

5.0

100% (7)

Zeynep’in hikayesi/38/çeşme başı Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Zeynep’in hikayesi/38/çeşme başı şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Zeynep’in Hikayesi/38/Çeşme başı şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Sabitlendi Etkili Yorum
ASIKLUZUMSUZ
ASIKLUZUMSUZ, @asikluzumsuz
12.12.2025 12:15:07
5 puan verdi
Bu sayfaya gelen insan biraz düşünüyor, geçmişe kısa bir yolculuk yapıyor. Sonra anlatılanlar doğru diyor.Çünkü bu bir "ÖYKÜ ŞİİR""
Sağ olsun "İbrahim Çamalan'da bu dalın ustalarından. KENDİSİNİ HER ZAMAN TAKTİR ETMİŞİMDİR. İbrahim çok iyi gözlemci ve yaşanmışlıkları çok iyi hatırlayan ve unutmayan bir kardeşimdir. Başarının sırrı zaten burada. Bir şiiri yazmak için günlerce, haftalarca hatta aylarca onun üzerinde araştırma ve çalışma yapar. Orada da bırakmaz. Yeri geldiğinde şiiri tekrar gözden geçirir ve günceller. Emek ve çabasına her zaman saygı duymuşumdur. Tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum.
Gözel Irabbıma emanet olasın, hoşça kalasın cannn
_safiyyah
_safiyyah, @-safiyyah
12.12.2025 21:58:29
Harana nedir?
Hüzünlü peri
Hüzünlü peri, @huzunluperi
12.12.2025 20:25:46
5 puan verdi


Merhaba İbrahim Bey,

Kaleminiz yine köyün bütün çıplaklığıyla konuşmuş. Bu satırlar, bir hikâye değil; bir köy meydanının sesi gibi.
Çeşme başının şen kahkahası, kadınların kıkırdaması, kızların utangaç bakışı, anaların yarı kızan yarı öğreten hâli…
Hepsi öyle sahici ki, okurken insanın içine sıcak bir rüzgâr doluyor.

Çeşme başını “üniversite” diye anmanız bile bir gülümsememize vesile.
Gerçekten de kızlar için en büyük okul orasıdır belkide. Öğüt orada verilir, sırlar orada verilir , utanç orada öğrenilir, kadınlığın ilk bilgisi orada alınır.

Gülsüm’ün başını bağlayıp “gar kürmesi”,
Hatça Abla’nın utanmayı öğretirken bile kahkahayı eksik etmemesi,
genç kızların su testisini unutup hikâyeye gömülmesi…

Hepsi içten, hepsi gerçek, hepsi bizim toprakların diliyle yazılmış. Tebrik ve taktir etmemek mümkün değil...

Bu anlatının güzelliği şu bence,
Hiçbir şeyi süslemiyor, oldugu gibi ama içten bir sıcaklıkla veriyor. Açıkçası kendimi tamda orada hissettim.
Köyün saf mizahını, büyüyen kızların heyecanını, kadınların hayat bilgeliğini öyle tatlı bir dengede taşıyor ki, insan okumuyor; dinliyor gibi oluyor.

Son cümledeki o köy felsefesi ise tam yerini bulmuş:
“Bir kaşık aşım, ağrısız başım.”
Ne kadar sade, o kadar derin.

Üstadım, bu bölüm de yine aynı özü taşıyor:
Hem güldürüyor hem de kokusuyla bir zamanı diriltiyor.

Kaleminize yüreğinize emeğinize sağlık.
Saygı ve muhabbetle..
Peri
Suat Zobu
Suat Zobu, @suat-zobu
12.12.2025 20:00:23
5 puan verdi
Biz köy kökenliler resmen yaşıyoruz olayları.
Yöresel gibi duran kelimeleri gördükçe aynı kelimelerin bizde de kullanıldığını anımsıyor, unutulup gittiği içinde üzülüyoruz güzel Türkçemiz adına.
Ben bununla ilgili yazı da yazmıştım. Tüm Anadolu taransa binlerce kelimemiz ortaya çıkar. dilbilimciler bu kelimeleri tespit edip en azından bir kısmının yeniden kullanımı için çaba harcamalılar. Bununla ilgili TV programları yapılmalı.
Ben Çorum İskilip'liyim. Aynı kelimelerin, Antep'te Adana'da, Maraş'ta da kullanıldığını gördüm. Denizli Afyon taraflarının konuşmalarını aktaran siz de o bahsettiğim kelimelerin çoğunu kullanıyorsunuz.
Eski çamlar bardak oldu deyimindeki "BARDAK" bildiğimiz cam bardak anlamında değil. Bardak su taşımak için çamdan oyulan bir kap. Büyüğüne de "SENEK" denirdi. Fıçı ise ayrı.
--------------
Bizim orada kullanılan (Çorum/İskilip) ama maalesef unutulmaya yüz tutmuş bazı kelimeler.

A
Abov: hayret nidası
Ağa: baba,
Ağca: beyaz,
Ağnanmak: yuvarlanmak, at, eşek gibi hayvanların yuvarlanması,
Aha: işte,
Ahacık: işte burda
Alaçık: ağaç dallarıyla iskeleti kurulmuş ot, çul, kilimle örtülü çadır. (Alacık)
Alma: elma
Amaa: şaşırmak
Ambar: hububat deposu,
Anadut: buğday ve benzeri ekin destesini remorka veya başka bir araca yüklemede kulanılan üç kollu harman aleti. Tarım aracı,
Annacı: karşısı Örn: Annacıma gel, tam annacında
Aş: yemek
Aşamınan: akşamleyin
Avu: zehir
Ayakyolu: tuvalet


B

Baba çıkasıca: sinirlenilen kişiye söylenen söz
Badal: merdiven basamağı
Bahraç / bakraç: bakırdan küçük kova
Balak: manda yavrusu
Baldırcan: patlıcan
Bardak: çam ağacından oyulmuş 7-8 litrelik su kabı, seneğin küçüğü. "eski çamlar bardak oldu" deyimi buradan gelmektedir. Şimdi ise bardak su bardağı-çay bardağı olarak algılanmaktadır. Su içmek için kullanılan bu günkü bardak yerine "tas" kullanılmaktaydı,
Batman: yaklaşık 20 litrelik sıvı ölçü birimi,
Bayak: az önce bayakdan: biraz önce
Bazlama: sacda pişirilen yuvarlak ekmek
Bekit: kapat, ört
Belermek: gözleri büyüterek öfkeyle bakmak,
Bıldır: geçen sene,
Bıza' : buzağı
Bibi : uzaktan kadın akraba,
Bicimcik: azıcık, az olan şey
Biçki : testere türü
Biley taşı : kesici araçları iyeleyen alet
Biz : delik delmeye yarayan alet,
Bostan : kavun, karpuz tarlası
Boyunduruk : çift süren hayvanları birlikte yürüten ağaç çember
Boz : 1- sürülmemiş toprak, 2- renksiz, gri renkte olan, bomboz: rengi atmış, bomboz olmuş: hastalıktan rengi iyice sararmış.
Böğür: yan taraf, vücudun yan tarafı, böbreklerin olduğu kısım
Börtletmek: bir şeyi haşlamak
Börü : zehirli bir örümcek türü,
Bucaklık: evde kap kacak konulan yer,
Bulamaç: undan yapılan cıvık yiyecek
Bundan keyli : bundan sonra,
Buymak: çok üşümek,
Büngüldemek: suyun yerden fokurdaması,
Bürgü: yemeni,

C

Cahal : cahil, tam yetişmemiş, delikanlı
Camış : manda
Canavar: kurt
Candarma: jandarma
Cerek: uzun ince ağaç, uzun boylular için de kullanılır
Cıbır: parasız, pulsuz
Cılga : patika-keçi yolu,
Cıncık: camdan yapılmış eşya,
Cırcır: fermuar
Cırcır olmak: İshal olmak
Cimciklemek : çimdik atmak, çimdiklemek
Cirpeden: hızlıca, birdenbire
Cof cof : süs
Culuk: hindi
Cuvara: sigara
Cüce : civciv
Cücük: civciv

Ç

Ça'al: küçük taşlardan oluşan yığın.
Çalhama : yoğurtla ayran arası kıvamdaki yoğurt,
Çandı : evin, ambarın köşesi
Çapıt : bez parçası
Çarkıt: bozuk - külüstür,
Çatal kapı: bahçeli evlerin dış kapısı
Çebiş : bir yaşındaki erkek keçi,
Çemkirmek : 1 . Birine karşı gelmek, sert cevap vermek. 2 . Halk ağzında köpek kesik kesik havlamak.
Çıngı: kıvılcım,
Cıvıtmak: oyunbozanlık
Çiğit: çekirdek
Çilermek: su sızması,
Çimmek: yıkanmak
Çinilemek: çınlamak,
Çor: hastalık,
Çöğdürmek: küçük abdest yapmak (özellikle çocuklarda)
Çöğmek: yana yatmak,
Çökelik: evde yapılan bir peynir türü,
Çömelmek: dizlerinin üstüne çökmek
Çömütmek: çömelmek,
Çördük : armutun küçüğü
Çörtleğen / çörten: pınarlarda ve çatılarda su akan yer,

D

Dalmak: bir yere girmek
Dam kürümek: ahırı süpürmek
Dam: ahır, çatı
Darı: mısır tanesi
Demrağ: egzema
Deze: teyze
Dıhım: Lokma
Dıldıbız : fakir
Dibek: ağaçtan yapılmış havan, sohu
Dinelmek: ayakta durmak dirgen : harmanda sapları yayan çatallı araç
Dolama: parmağın iltihaplanıp şişmesi
Donyağ: içyağ - çok soğu insanlar için de kullanılır -
Dölek: düzlük,
Döş : göğüs
Döven : düven,
Duluk: avurt
Duncukmak : nefessiz kalmak, somurtmak,
Dürzü : (aslen bir mezheptir) aşağılamak için kullanılır
Düve: bir yaşındaki dişi inek yavrusu,
Düven: harmanda traktör, at veya öküzle çekilen, ekinleri ezip saman yapmaya yarayan, aralıklarla kesici taşlar monte edilmiş kızak

E

Eci: kız kardeş, bacı, abla,
Ecicik : azıcık, bir tutam ekti: yiyecek konusunda yüzsüzlük yapan
Ellağam : herhalde, galiba
Ellik: ekin biçerken el parmaklarına takılan ağaç parmaklıklar.
Emişik: bir memeden emen kardeş olmayan yavrular.
Emme : ama
Emmi: amca
Empirme: kadın elbise kumaşı.
Enek: misket, bilye
Enik: kedi, köpek yavrusu
Enteri: zıbın, elbise
Erişmek : (meyvalar için) olgunlaşmak
Erze: kapıyı kapalı tutmaya yarayan demir
Evlek: ekin ekerken ayrılan bölüm,
Evmek : acele etmek
Evrağaç/evirgeç: ekmek çevirmeye yarayan uzun yassı tandır değneği,
Eyy: efendim
Eze: vücut, beden

F

Fağrimek : yaşlanmak, ihtiyarlamak
Felfecir okumak : gözlerin fıldır fıldır dönmesi
Ferik : piliç
Fırıldak: oyuncak, kendisine güvenilmeyen, sahtekar
Firik : kızarıp olgunlaşmaya başlayan buğday başaklarının ateşte kavrularak yenmesi,
Fişne: vişne

G

Garipsemek: özlemek,
Gedik: dişi dökülmüş olan,
Gerneşmek: gerinmek,
Gı : erkeğin kadına seslenişi
Gıdık : çene altı
Gidişmek : kaşınmak
Gobel : erkek çocuğu,
Gocuk : kış giysisi
Godek / güdük: kısa
Göğ böğrülce : taze fasulye
Göğermek : yeşermek
Göğsemek : hayvanların çiftleşmeye hazır olması
Gök: yerine göre mavi-yeşil,
Göynümek : olgunlaşmayı da öte geçmek
Guguk : kuş türü
Gunnamak: eşeğin, köpeğin doğurması,
Gurk: yavru için yumurtaya basan ya da yeni civcivleri olan tavuk.
Guvermek: yeşermek,
Güğüm: bakırdan yapılan büyük su kabı, helke
Günnük : yevmiye

H

Hağ: sırtta taşınan büyük sepet,
Hamut: çift süren öküzün boynuna takılır,
Hapaz: avuç
Haral : büyük kıl çuval,
Hayat : avlu
Hazetmek / hazitmek : beğenmek, hoşlanmak
Heçlemek: bozmak, atılacak hale getirmek, berbat etmek
Hedik : haşlanmış buğday
Helke : su kabı,
Hergele: işsiz sapsız, yaramaz insanlar için söylenen söz.
Heşlenme: boşa gitme
Hırka: eskiden kadınların giydiği folklorik bir giysi.
Hızar : ağaç biçen biçki
Hinkirmek: sümkürmek,
Holluk : fol
Horanta : çoluk-çocuk
Hörüklemek: bir şeyi ağzına kadar doldurmak,
Huysukma: tedirgin olma, çekinme, huylanma
Hürü: huri

I

Irakı: rakı
Iramazan: ramazan
Irbık: ibrik
Irza: rıza
Isıcak: sıcak
Islağaç : yufka ekmek pişirirken çevirmeye yarayan yassı tahta
Islama : ekmek ıslama
Ismarıç: sipariş
Işgın: fidanın sürgün kısmı - filiz,

İ

İbrik : abdest almaya yarayan su kabı,
İdare: gazyağı ve fitil kullanılarak kullanılan camsız aydınlatma aracı.
İkileme : tarlayı ikinci kez sürme
İleğen : leğen
İlergün/ürelüğün: dünden önceki gün
İlistir: delikli süzme kabı
İliye: öyle değil mi
İrilik : samanın irisinin konulduğu yer,
İt dirseği : göz kenarında çıkan bir kabarcık
İya’ : kaburga kemiği,

K

Kabak : kabak, kel
Kalbur: elekten büyük olan eleme aracı.
Kamaşmak : mayhoşluk
Kanara: yemekten başka bir şey düşünmeyen işe yaramaz kimse, lüzumsuz işlerle uğraşan
Keyli : artık
Kıbraşma: kıpırdama, hareket etme
Kıran giresice: ilenç (salgın hastalık bulaşsın inşallah)
Kıran: toplu ölümlere sebep olan hastalık.
Kademsiz: şansız, talihsiz, uğuru olmayan
Kaktır: ittir.
Kapçık : kabuk
Karavuk : baharda toplanarak yenilen ot,
Kaş : uçurum, tepe sırtı
Kaşıklık : kaşık konulan askılı tahta kap,
Katık: yoğurt, ayran,
Kaynata: kayınpeder
Kekil: yeni gelinlerin kulak yanlarında kesilerek şekil verilen saç
Kele: pekiştirme sözü,
Kelem : lahana
Kemre: hayvan gübresi
Kendigelen: yere dökülen tahılın ertesi yıl kendiliğinden bitmesi,
Kertmek: oymak, işaret koymak kes: samanın incesi yendikten sonra, yemlikte kalan iri kısmı
Kesek: tarlanın sürülmesinden sonra oluşan iri toprak parçaları.
Keskenmek: atacakmış gibi, vuracakmış gibi yapmak,
Keş: yağsız peynir
Kımçıtmak: keserken koparmak,
Kır: yazı-yaban,
Kıran girmek: bitmek sona ermek, salgın hastalık
Kırık: kadınların yabancı erkek dostu
Kırklık: koyunların yününü, keçilerin kılını kesmede kullanılan bir tür makas
Kırkmak: kesmek
Kırmaşmak / kıpraşmak: kımıldamak,
Kısrak: dişi at
Kıyak yapmak : iyilik yapmak, torpil geçmek
Kirez: kiraz
Kişkişlemek: kışkırtmak,
Kostak: forslu olan,
Kömbe: alttan ve üstten odun ve tezek ateşiyle sinide pişirilen mayalı çörek
Kömüş: manda,
Kösüre : kesiçi araçları iyeleyen bir alet , bileği
Köynek: atlet yerine kullanılan iç çamaşırı,
Kuruluk: yüksekçe yer
Kuytuk: çukurca yer
Külek: buğday ölçü birimi, kavanoz şeklinde kap, küçük yağ fıçısı,
Külük: balyoz,
Küpür: süpürünce çıkan toz toprak,
Küskü: sopa
Kütük: ağaç gövdesi, kısa, bodur

L

Türkçede L ile başlayan kelime pek yoktur.
Leğen: abdest alırken suyun döküldüğü kap,
Lök: gaz lambasının cam takılan kısmı
Löküs: lüks( gaz yakıtlı aydınlatma aracı)

M

Ma'da : başka
Madara: rezil olma, alay konusu
Madeniz: maydanoz
Mağza : bodrum kat odası
Mahana : bahane
Mal: büyükbaş hayvan, ayrıca mal, mülk
Malak: Manda yavrusu
Malama : savrulmaya hazır samanla tane karışımı yığın,
Malamat : rezil,
Maşalama : bahçede sebze ekmek için ayrılan küçük bölümler,
Meccanen: bedava, beleş
Meğsimek: mühimsemek, önemsemek, değer vermek
Misir: mısır
Mostra: gerçek, gerçek yüzünün ortaya çıkması.
Motur: traktör
Musmul: mundar olmayan - temiz,
Muzur: yaramaz, yaramaz işler yapan
Münkürcü: iyilik bilmez , nankör.

N

Nacak: küçük balta
N’oldum delisi: konumu, durumu değişince havalara giren insan.
Nahal : nasıl
Narasın: ne arasın (narasın gız anam yok)
Niyittin : ne yaptın
Nodul : ucunda çivi olan sopa, övendere

O

Ocaklık : eski evlerde ateş yanan yer
Okka: bir kilogramdan biraz fazla ağırlık ölçüsü
Oklağa: oklava
Okuma: davet, davetiye

Ö

Ödüm koptu: çok korktum
Öğnük: önlük
Öğörsemek : ineklerde çiftleşme arzusu
Öndere: ucu çivili uzun sırık, övendere
Önlük: kadınların ev işi yaparken önlerine taktıkları bez,
Örklemek: bağlamak
Ötüğün: öteki gün, önceki gün
Övendere: nodul,
Özemek: bir şi fazla uzatmak, yoğurt vb malzeleri cıvıklaştırmak

P

Palaspandıras: hazırlıksız, alelacele ile hareket etmek.
Pantul: pantolon
Parpı: şifalı çamur
Paya: havalı, cakalı
Pece: baca,
Peşkir: el havlusu
Pınsık: (ateş için) bir türlü alev almayan, habire tüten, pasif
Pırtmak: hızlıca kopmak, ayrılmak, kaçmak,
Pinnik: kümes,
Poğsumak: buharlanıp ıslanmak
Pörtleme: dışına taşma
Pu’ar: pınar, su yalağı, çeşme
Pürtük: küçük parça

R

Türkçede R ile başlayan kelime pek yoktur.

S

Saban: çift sürmeye yarayan tarım aleti,
Sac ayağı:
Sacayağı: üzerinde yemek pişirilen üç ayaklı demir
Saçkı: tandırda yakılan ot,
Saçma: serpme
Sahan: tabak,
Sahanlık: tabak konulan yer,
Sallı: ağır
Sap yiyip, saman sıçmak: ne dediğini bilmeden saçma sapan konuşmak.
Sap: ekin sapı/iri saman,
Seğirtmek: koşmak
Seki: oturak,
Seklem: (kıl çuval), silgi (banyo havlusu),
Sekmen: zeminden 30-40 cm yükseklikteki yer
Sene: yıl
Senek: çam ağacının kütüğünden oyulan, tarlalara su içmek için götürülen, yaklaşık 20 litrelik su kabı,
Senit: üzerinde hamur açılan, meyve, sebze doğranan tahta tabla.
Sergen: raf
Siğme: akıtma, işeme
Sini: büyük tepsi
Sinsin: ateş çevresinde oynanan oyun
Sohum: yufka ekmekten yapılan, sulu yemek almaya yarayan kaşık gibi parça
Sokranmak: homurdanmak,
Soku: bulgur, keşkek dövülen dibek
Sokum-sohum: yufka ekmeğin kaşık gibi kullanılması,
Somak: mısır koçanı
Sorutmak: yüzünü ekşiterek oturmak
Söbe: tam yuvarlak olmayan
Sündürme: uzatma
Sütlük: eskiden yemek, yoğurt ve yağ gibi yiyeceklerin koyulduğu yer.
Süzme: bez ile süzülmüş yoğurt

Ş

Şafak: alın
Şaplak: şamar
Şepit: bazlama ekmeği
Şıvgın: sürgün, ince dal
Şilepe: yapış yapış
Şindi / şindik: şimdi,
Şipit: terlik,
Şippedenek: hemencecik
Şirevit: üzümlerin pekmez yapmak için doldurulduğu, çıkan şıraların alt yanındaki bir delikten boşaltıldığı ağaçtan yapılma v harfi şeklinde olan 2,5 metre uzunluğunda, 1 metre genişliğine ve 80 cm yüksekliğinde at arabası veya kağnı ile taşımaya uygun, üstü açık olan depo,
Şişek: kısır koyun,

T

Talla: tarla
Tas: bardak anlamında da kullanılır, çukur tabak anlamında da
Tataram: üşütme sonucu mide ekşimesi, mideyi bozmak, kusmak
Tavatır: çok iyi, güzel
Tekecen: baharda toplanarak yenilen ot,
Temek: ahırdan hayvan dışkılarının atıldığı delik, küçük pencere,
Tengdirmek: ortadan kaybolmak, ölmek, elden çıkarmak
Tepik: tekme
Tınaz: saman yığını,
Tınaz: harman düvenler tarafından dövüldükten sonra yığılan saman ve tanelerin karışımı olan yığın.
Tıngır: kova,
Tokaç: çamaşır yıkarken, çamaşırları dövmeye yarar ağaçtan gereç
Toklu: bir yaşındaki koyun yavrusu,
Tomruk: kalın ağaç
Topalak: domates
Tuğmen: kuşlarda ibik,
Tummak: suya dalmak,
Tumman: eskiden bezden yapılmış genelde kadınların giydiği pantolon biçimli giyecek,
Tülemek: kuşların tüy çıkarması, mecazi: maddi bakımdan iyi duruma gelmek,
Tünek: tavukların tünediği yer,

U

Uçuklama: dudakta kabarcık oluşması
Uğra: un
Urba: giysi

Ü

Üç etek: folklorik giysi, yöresel giysi
Üğrün üğrün: gizli, gizli
Üleş: pay, leş
Ünnemek: çağırmak
Ürelüğün: ileri gün, geçen gün,
Ürümek: havlamak (köpek ürüyor derler)
Ürüya: rüya
Ütelemek: tavuk, hayvan tüylerini ateşte yakmak, ot/ekin dallarını ateşte yakmak,

V

Verep: yamaç,

Y

Yaba: harman savurmaya yarayan tarım aleti,
Yad: yabancı, el
Yal: kedi ve köpeklere verilen un ve su karışımı yiyecek.
Yalak: hayvanların su içtikleri kap
Yağlık: mendil ya da iş yaparken boyuna bağlanan bez
Yapak: bayanlarda saçların taranmamış hali, yapaklı
Yavsu: inek at gibi hayvanlar üzerinde yaşayan bir asalak canlı, kene.
Yaykamak: çanak, tabak gibi kaplara su tutmak, durulamak.
Yazı: tarla - yeryüzü,
Yelikmek: şımarmak
Yellenmek: yokuş aşağı iniş esnasında hızlanmak, ayrıca gaz çıkarmak
Yel-yepelek: hazırlıksız alelacele hareket etmek
Yemlik: 1- baharda toplanarak yenilen ot,
Yemlik: 2- hayvanların yem yediği oluk,
Yırak: uzak,
Yiğnik: hafif
Yirik: yırtık
Yoha / yuha: sığ
Yoz: yabani
Yumak: yıkamak,
Yunacak: pis, dinsiz,
Yunmak: yıkanmak-çimmek,
Yüklük: evde yatak yorgan konulan yer,
Yülümek: kazımak, tıraş etmek,
Yüssük: yüzük

Z

Zabın: fakir, çaresiz
Zağar: köpek
Zeklenmek: alay etmek, alaylı taklit yapmak,
Zevzek: geveze
Zı’armak: oyunbozanlık,
Zıbın: kadınların giydiği basma entari
Zıkkım: zakkum
Zımzıklamak: yumruklamak
Zırzop: elde avuçta durmayan insan.
Zikke: hayvan ipi bağlamaya yarayan demir kazık.
Zilli: biraz hareketli ve oynak kız çocuklarına söylenir.
Zükkem: nezle
.
TUĞAL  KÖSEMEN
TUĞAL KÖSEMEN, @tugalkosemen
12.12.2025 16:57:14
5 puan verdi
"Zeynep'in hikâyesi" her bölümü ile okuyucuya
Köy yaşamının nasıl bir şey olduğunu
bilenlere/bilmeyenlere çok güzel ve doğru bir
biçimde anlatıyor.Beğeni ve takdir duyguları
İle okuyorum bu seri şiirsel anlatıları.

Değerli şairim,kutlarım etkin kaleminizi.
Saygıyla esenlik dilerim.
Etkili Yorum
Ali Rıza  Coşkun
Ali Rıza Coşkun, @alirizacoskun
12.12.2025 16:30:45
5 puan verdi
Bu bölüm, köy yaşamının en canlı ve öğretici mekânlarından biri olan çeşme başını hem şiirsel hem de hikâyesel bir dille aktarıyor. Çeşme başı, sadece su doldurulan bir yer değil; genç kızların hayatı, evliliği, kadınlık sırlarını öğrendikleri bir “okul” gibi resmedilmiş. Maniler, gülüşmeler ve kadınların sohbetleri, köy kültürünün doğal bir parçası olarak aktarılıyor.

Özellikle “işlediğiniz eleyse, öğrendiğin kendinedir” sözü, köy felsefesinin özünü yansıtıyor: her iş, her deneyim kişiye bir ders bırakır. Çiriş Gülsüm’ün başını bağlayıp gar kümesi temizlemesi, evlilik ve kadınlık üzerine yapılan nükteli sohbetler, köyün hem mizahi hem de öğretici yönünü ortaya koyuyor.

Orta ölçekte bir değerlendirme olarak: Metin, köy kültürünün gündelik hayatını, kadınların dayanışmasını ve genç kızların sosyal öğrenme süreçlerini çok canlı bir şekilde yansıtıyor. Hem folklorik hem de sosyolojik bir değer taşıyor; okuyucuya köy yaşamının samimiyetini ve içtenliğini hissettiriyor. Kaleminize sağlık.
Etkili Yorum
CEMRE_YMN
CEMRE_YMN , @cemre-ymn
12.12.2025 03:31:22
5 puan verdi
Bu hikaye kalbime dokundu. Okurken o dönemin insanlarının içtenliğini ve zorluklarını adeta hissettim.
Çeşme başı, sadece suyun alındığı bir yer değil, genç kızların sessizce büyüdüğü, hayatı gözlemleyerek öğrendiği kutsal bir alana dönüşmüş. Annesinden sormaya utandığı her şeyi, tecrübeli kadınların kıkırdamaları ve manileri arasında usulca cebine koyuyor o genç kızlar. Bu, kuşaklar arası gizli bir mirasın aktarılışı.
Şiirsel dizelerdeki o derin özlem ve kısıtlanmışlık çok etkileyici: "Sevdiğine kolay mı bir adım atamazsın... Düğün eğlence olmadan elinden tutamazsın." Bu cümleler, köy yaşamındaki sevgi ve toplumsal baskı arasındaki o ince, acı çizgiyi çiziyor.
Ve o son hikaye... Elif'in ve güveyin yaşadığı o absürt gerginlik anı, aslında evliliğin, aşkın ve hayatın ne kadar doğal ve bazen de beklenmedik olaylarla dolu olduğunu anlatıyor. O toplu kahkaha ise, tüm o baskı ve kuralların arasında kadınların birbirine sığınarak bulduğu büyük bir rahatlama, bir nefes alma anı. Zorlu hayatın yükünü, bir anlığına da olsa omuzlarından atışları.
Çok samimi, çok gerçek ve adeta insanın ruhuna dokunan bir hikaye olmuş. Devamını merakla bekliyorum. 🙏kalemimize sağlık
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL