hayat damarlarım...
akdeniz akşamlarında demlenirken
meltem eser ege’den ılık ılık yeditepede martılar oynaşırken karadenizde horonlar tepilir ağustos ayında erciyes yaylası şenlenir malazgirt’ten alparslan’ın haykırışı yükselir kişner bozyeleli atların şaha kalkışları yenisey’den doğan kutlu ırmağın ikiz kardeşleri hayat verir Anadolu’ma gelin misali süzülür diclem, fıratım düşman gözlerinde büyür kem gözlerin maviliğinde nazar olur parsel parsel çatlar bölünmüşlüklerde... dost sandığım namert sofralarında hayat damarlarım lime lime bıçak altındayken kadehlerin sarhoşluğunda özgürlük şarkıları bestelerim tükenmişliğime... neden bu hallerdeyim, cevaplayamadığım karınlıklara gömülü kalışım aydınlığın karartıldığı ülkemde yeniden şafakların doğması düşlerde mi kalacak muhteşemliğin doyumsuzluğu verilmişken hala kış uykularında dalıp gidecek miyim gaflet yanım ağır basarken... ne kıymet bilmez adammışım cennetimde binbir güzellik ayaklarıma serilmişken dağlarım, ovalarım, akarsularım, denizlerim yeşile boyanmış, maviler giydirilmiş bin yıllık yurduma baykuşlar sökün ederken hala oyunda, oynaşta çilingir sofralarında kepazelikler sergilerken ben ülkemin toprakları pazarlanır hayasızca vatanım dediğim yurdumun kutsallığı gafletime kurban edilir utançlığım geriye dönsede, yurtsuz kalırım... onbin yıllık tarihim kazınır yokluğuma, emperyalizm, insanlığın cellatı olur! |