0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
51
Okunma
Kaybettirmeyen din İslamdır yani Rabçılık
Huzura kavuşturan din İslamdır...binlerce deneyle elde edilen ilimdir İslam.Alimden ilim gelir deneye ters öğreti gelmez doğaya doğala ters din gelmez.doğayı yaratan dan gelen din İslam çünkü...
Acıya sebeptir İslamı terk çünkü başka huzur verendin yok.3/85:İslam örtüşmedir başka din ilahi değildir.Teslim köle kul olmaktır esmaya..İlme-Bilme-teknolojiye köle olmadı Osmanlı yıkıldı
Kaybettirmeyen din İslamdır.Osmanlı yıkıldıysa İslamı budadı de.Yıkılma kaybetme İslamı terkin sonucu çünkü
3/85: Kim İslâm’dan başka bir din ararsa, şunu bilsin ki, aradığı din ondan asla kabul edilmeyecektir; o, âhirette de kaybedenlerden olacaktır.
Tefsiri:
İslâm’dan başka din arama çabası içine girmenin hüsranla sonuçlanacak beyhude bir gayret olduğu belirtilmektedir. 83. âyette kullanılan “begā” fiili normal sınırın üstüne çıkan bir isteği, bu âyette kullanılan “ibtegā” fiili ise arayış çabası içine girmeyi ifade ettiğinden (bk. Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “bğy” md.), burada âyetin baş kısmına “kim İslâm’dan başka bir din arama çabası içine girerse” şeklinde mâna verilmiştir.
Râzî iman ve islâmın kapsamı konusunda bu âyetten çıkan anlamla Hucurât sûresinin 14. âyetinden anlaşılan mâna arasındaki farklılığa işaret eder ve bunların uzlaştırılması için birini dinî terim diğerini sözlük anlamına göre yorumlamayı önerir. M. Reşîd Rızâ bu yaklaşımı eleştirir ve onun bu konudaki açıklamalarını kapalı ve birbiri ile uyumsuz bulur (krş. Râzî, VIII, 126; Reşîd Rızâ, III, 358-361; bu konuda ayrıca bk. Hucurât 49/14, 17).Kaynak: Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 1 Sayfa: 624
Nefsin arındıran rabçı olmuştur...Nefsi terk nefisten tevbe şarttır RABÇILIK için
Nefsini arındıran, kurtuluşa ermiştir. Nefsini karanlığa gömen ise kayıptadır. İçersini temizleyen kurtuldu ! Kim kendini geliştirip (manevi kirlerden) arındırırsa, o kesinlikle ebedi mutluluğa ulaşacaktır.
İnsan birbirini öldürecektir zıtlar kavga eder çünkü nefsin için değil Rabçılık için adalet ve diğer esmalara katkı için öldür engel olur bazı insanlar adalete ilme bilme teknolojiye rahmana köledir anneler ama sömürücü zalim olur.öldürmezsen sömürür hırsızlık dolandırıcılıkla...öldürmek veya onun işini zorlaştırmak gerekir...seri katil oluyor adam ya öldür yada imkanlarını özgürlüğünü al elinden silaha erişmesini zorlaştır...
Rabçı olamayanın ne namazı namaz nede orucu oruç eleştir onları Yahudiler de birbirini öldürüyordu...eleştir.nefsini arındırmayanı şehadetli olsa da eleştir...Osmanlı yıkılmışsa eleştir çünkü Kaybettirmeyen din İslam ...Yıkılanı eleştir birbirini öldüreni eleştir nefsini arındırsaydı sadece Allah için ölür ve öldürürdü...Rabçı olmak arınmakla mümkün...
﴾2/85﴿ Sonra işte şimdi sizler birbirinizi öldürüyorsunuz; içinizden bir kesimi yurtlarından sürüyor, onlara karşı kötülük ve düşmanlıkta birbirinize arka çıkıyorsunuz. Esirler olarak size geldiklerinde de fidye verip kendilerini kurtarıyorsunuz. Hâlbuki onları sürgün etmek size haram kılınmıştı.
Tefsiri:
Vaktiyle İsrâiloğulları’ndan birbirinin kanını dökmemek, kendi yurttaşlarını vatanlarından, ülkelerinden kovmamak hususunda da söz alınmış olmasına rağmen Hz. Peygamber dönemindeki yahudilerin bu sözlerinden de döndükleri bildirilmektedir. Nitekim Yesrib (Medine) yahudilerinden Nadîr ve Kureyzaoğulları, aynı şekilde birbirine düşman olan iki büyük Arap kabilesinden Evs ile Kaynukaoğulları da diğer büyük Arap kabilesi Hazrec ile ittifak kurmuşlardı. Daha sonra Evs ve Hazrec kabileleri arasındaki sürekli ihtilâf ve çatışmalara bu yahudi kabileleri de katılmak zorunda kaldılar. Bu çatışmalarda yahudiler, kutsal kitaplarının yasaklamasına rağmen, kendi dindaşları ve ırkdaşlarını öldürüyor veya esir alıyor; savaş bitince de kitaplarının hükmü uyarınca aralarında yardım toplayarak esir yahudileri fidye karşılığında kurtarıyorlardı (İbn Atıyye, I, 177). İşte âyetlerde onların bu çelişkili tutumları “kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr etmek” şeklinde değerlendirilmekte; söz konusu Arap kabileleriyle çeşitli dünya menfaatlerine dayalı ilişkiler kurup kendi aralarında bölünerek birbirleriyle savaşmaları, kardeşlerini esir alıp fidye karşılığında serbest bırakmaları kınanmakta ve bu tutumları yüzünden dünyada perişan olacakları, âhirette de azap görecekleri haber verilmektedir.
85. âyette geçen ve “rezil rüsvâ olmak” diye çevrilen hizyden maksat insanlara zulmeden, özellikle onların din ve inanç özgürlüğünü kısıtlayan fert ve grupların kamu vicdanı tarafından mahkûm edilmeleri, nefretle karşılanmaları, kötü amaçlarında uzun vadede başarılı olamamalarıdır.Kaynak: Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 1 Sayfa: 151-152
Esmanın zuhuratını sünnetullahı öğretir ayetler...Kırdığın yerden kırılacaksın. Kıyame/34.Kısas esaslı varlık kısas adilliktir çünkü eleştirme ayetleri cahilliğini ortaya çıkarmış olursun... Şengör’ün dediği gibi Kur’an’da “Dağları, karaları zelzeleden korusun diye yarattık” diye bir ayet yok! Kur’an’da “dağların bulutların yürüdüğü gibi yürüdüğünü görürsün” (27/88)ayeti var
Rabçı değilsen "o kıldığın namaz değil..."Adam namaz kılanları görünce İslamdan soğuyor...ama Kaybettirmeyen din o...Şehit kaybetmez canına karşılı peygambere komşuluk verilir ona...yaşanacak bu sonuç...
O kıldığın namaz değil."kenarına bak bezini al"namaz İslam bezinin kenarıdır kimyasını taşır...
﴾110﴿ Namazı kılın, zekâtı verin. Önceden kendiniz için ne hayır yaparsanız onu Allah katında bulursunuz. Şüphesiz Allah yaptıklarınızı eksiksiz görür.
Tefsir
Bir önceki âyette verilen mesajdan sonra burada müslümanlara, kendilerine düşmanlık duyguları besleyenlerle verimsiz ve anlamsız bir mücadeleye girişerek gerilimi daha da arttırması kaçınılmaz olan bir ortam oluşturmak yerine, müslüman olmanın gerekleri olan namazlarını kılıp zekâtlarını vermeleri ve genel olarak Allah nezdinde mükâfatını görecekleri, yararlı sonuçlar alacakları hayırlı işler yapmaları emredilmekte; her şeyi gören ve bilen Allah’ın, yaptıkları bu güzel işleri de göreceğine ve hak ettikleri karşılığı vereceğine işaret buyurulmaktadır (hayır kavramı hakkında genişbilgi için bk. Bakara 2/215).Kaynak: Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 1 Sayfa: 187-188