22
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1481
Okunma
Yalancı sevdaların den(s)iz feneriyle aydınlatma yolunu
masturbatik tuğunu batırma kanına yoksulun ,
sen dumanlı hayâllerinle gün boyu
hakikat ararken meyhanelerde,
ben sarılıp sarmalanıyordum koynunda suların
her dalgada bir yanıp bir sönen akdeniz akşamları’nda...
Yaz gecesi düşler büyütürken koynumda
sen kim, sevda ne; göz kırparken yıldızlar
denizler bana düşer, okyanusları bir yudumda içerim
sintinesi kalır sana bindiğim gemilerin
severken güzeli seçiciyimdir
kıvırma öyle burnunu /duyduğun koku senin kokun (!)
İğrençsin kendini beğenmişliğinle
entel burnundan kıl bile aldırmazsın
sıra dışı işler yaparsın kendince ara sıra / sürtsen de yere
paşalardan aşağı kadeh de kaldırmazsın (!)
içtiğin yerde kokun / sıçtığın yerde bokun kalır
horozlar öterken kendi çöplüğündesindir ancak ...
’ Bokla yapılan sidikle yıkılır. ’ derdi dedem
anlasan ya be oğlum !
anca gidersin; yıkıldığın yere kadar yolun
haydi yürü yolun açık olsun, enseni de görelim
ben şahinle uçarken, kargalarla git sen
burnuna daha nice kokular dolsun ...
Bakma öyle sustuğuma /ay doğanda düşeceksin yola
göz kırparken yıldızlar
kan balkıyacak yüreğince sevda yüklü okyanuslar
düşmüş olsun ki bağrına ateş
ne adamı sat ne sevdayı bir pula
’ yerdeki karıncayı kendinden mert bil ! ’, yüz çevirme kula !
Biliyorum şimdi hınca hınç öfke dolusun
yüz güldüren bir yanın da olmadı zaten hiç
bana ne senin gibi adamdan (!) bakma öyle suskun;
doğmadan sevdaları boğan sen değil misin
ulan piç oğlu piç, sana insan bile demem
güneşim bana yeter; ’ Gölge etme başka ihsan istemem ’ !
Şaban AKTAŞ
03.11.2008 / 03.02