8
Yorum
39
Beğeni
5,0
Puan
466
Okunma

Deniz çekilirken bıraktığı o ıslak kumda,
zamanın parmak izleri.
Her bir çakıl taşı,
milyon yıllık bir sessizliğin tanığı.
Eğilip alıyorum birini avucuma,
ne ağır, ne de hafif.
Sadece var.
Soruyorum kendime,
bu taşa anlamını veren benim bakışım mı?
Yoksa o, ben hiç olmasam da
aynı suskun bilgelikle
duracak mıydı orada?
Biz, kelimelerle ölçen,
anılarla tartan,
sorularla yorulan biz...
Belki de en büyük felsefe,
bir çakıl taşı gibi olabilmektir.
Ne geçmişin yüküyle ezilen,
ne geleceğin endişesiyle ufalanan.
Güneş suya dokunuyor şimdi,
ufukta turuncu bir fırça darbesi.
Evrenin en büyük şiiri bu,
ne hecesi var ne de kafiyesi.
Sadece ışık,
sadece renk,
sadece an.
Ve ben, kıyıda duran adam gibi,
anlıyorum ki;
cevabı aramak değilmiş mesele.
Sorunun kendisi olmakmış.
Deniz gibi, taş gibi, batan güneş gibi...
Sadece olmak...
Merdümgiriz
5.0
100% (19)