2
Yorum
22
Beğeni
0,0
Puan
335
Okunma

Mülteci bir sızı gibi indin göğsüme, Delila
Künyesiz, adresi belirsiz,
yüreğimin kıyısına sürgün edilmiş
bir yetim coğrafya gibi...
Adını dillerime mühürleyemedim,
buna rağmen her nefesimde
senin harflerin dolanıyor ciğerime
bir yangın alfabesi gibi.
Düşlerimin ortasına
bir yetimhane kurdu yokluğun,
sokak çocukları gibi üşüyen umutlarım
bir tas hayalinle doyacak sandı.
Ben seni
kıtlık mevsiminde açan
asi bir badem çiçeği sandım;
bahar sandım,
böcek sandım
tutunacak dallarımı kemiren.
Her gece
gözbebeklerimin yorganına sinen
hüzün kokulu seferimsin sen
yarı yarıya sürgün,
yarı yarıya vatan,
o yüzden adını anarken
yüreğimde devrim sancısı başlıyor.
Ey Delila,
şimdi anlıyorum;
seninle yaşanmaz bir sevda değil,
seninle kazanılır
yıkılmaz bir isyan,
boynu bükülmez bir özlem…
Küf kokulu sokaklardan
paslı çocuk şarkılarıyla geçtim sana,
yarım kalmış tekerlemeler ezberimde
her hecesi sana ağlayan.
Baktım ki
bir çay deminde
kararmış tebessüm saklıyorsun,
baktım ki
bir kömür sobasında
üşümüş yalnızlık bekliyorsun,
baktım ki
bir çocuğun boğazına düğümlenmiş
yarım lokma kadar çaresizsin.
Ben geldim sana Delila
ne sevgiyi kurtarmaya,
ne de kendimi.
Sadece bir yıkıntıda
adını anmanın bile
bir devrim olduğunu anladım.
Senin gülüşün,
üzerine soykırımlar işlenmiş
bir mavi gökyüzü gibiydi,
o yüzden korkarak sevdim
sana dokunmayı,
çünkü maviye bile
bir gün el koyarlar bu topraklarda.
Ey Delila,
söyle şimdi:
hangi geceye sürgünsün,
hangi yangından artakaldın?
Bana sadece bir iz bırak,
bir harf,
bir nefes,
bir ekmek kırıntısı kadar umut...
Çünkü bu kalbim
bir kuşun gagasındaki dallarla bile
yuva kurabilir sana.
Peri Feride ÖZBİLGE
28.06.2025