4
Yorum
35
Beğeni
5,0
Puan
456
Okunma
Aç kalsa da sofrasını kurandır,
Gece uykusunu evladına sorandır,
Bir çift göz gibi ardında durandır,
Anne yüreği, dağ gibi duru andır.
Ayazda el, yangında gölge olur,
Bir bakışı bin derde ilâç olur,
Adı anıldıkça yürek dolup dolup vurur,
Anne yüreği, cennetle yoğrulur.
ANNE YÜREĞİ
(Bir annenin göğsünde çarpan dağlar kadar güçlü bir sevda)
Dağların ardında, gökyüzüne yaslanmış bir köy varmış. Bu köyde, ince yapılı ama dimdik duran bir kadın yaşarmış: Elif Ana.
Köy onu “Elif” diye çağırsa da herkes bilirmiş; o, taş gibi güçlü bir yüreğin adıdır.
Eşi erken yaşta bir kazada ölmüş. Elif, minicik oğluyla kalakalmış o toprak evde.
Ne toprağında bolluk varmış, ne evinde zenginlik. Ama Elif’in gözlerinin içi yanar gibi severmiş oğlunu.
“Hasan okuyacak,” dermiş. “Bir gün herkesin çocuğuna ışık tutacak.”
Okul, köye çok uzakmış. Her sabah Elif oğlunu uyandırır, yorganını üstünden sevgiyle çeker, taze ekmekle küçük bir bohça hazırlarmış.
Ayazda bile Hasan’ın çoraplarını sobada ısıtır, onu giydirirmiş.
Sonra:
“Hadi git oğlum. Bilginle kurtar dünyayı. Ama kalbini sakın kirletme!”
Köy yolu çamur olurmuş, bazen kar kapatırmış dağları. Elif bazen sırtında yük, elinde terliklerle Hasan’ın arkasından gider, yolun yarısına kadar sessizce gözlermiş.
Bir gün, Hasan okuldan üzgün dönmüş.
“Anne,” demiş, “Benim pantolonum yamalı. Arkadaşlarım gülüyor…”
Elif gülümsemiş, o pamuk elleriyle Hasan’ın yanağını okşayıp şöyle demiş:
“Oğlum, yama utanılacak şey değildir. Yüreği yırtık olanlardan kork!”
Yıllar geçmiş… Hasan okumuş, büyümüş. Üniversite kazanmış.
İstanbul’a gidip mühendis olmuş.
Her mektubunda aynı not:
“Anneciğim, senin ayak izlerinle geldim ben buraya.”
Elif yaşlanmış. Ellerindeki nasırlar solmuş, gözleri biraz bulanık bakar olmuş.
Ama bir sabah köy meydanında herkes şaşkın kalmış:
Bir grup işçi, Elif’in evinin önüne okul yapmaya başlamış.
Adı büyük harflerle yazılmış:
ELİF ANA İLKOKULU
Köylüler ağlamış. Hasan ise şöyle demiş:
“Bu okul sadece benim annem için değil, yüreğiyle çocuk büyüten tüm kadınlar için…”
Sonunda Şöyle Yazalım:
Bir anne, yeri geldiğinde fırın olur, yeri geldiğinde gölgelik…
Onun duası, çocuğun arkasından esen bir rüzgâr gibidir.
Sessizdir, görünmezdir… Ama yolun tamamı onun ayak sesleriyle başlar
5.0
100% (12)