4
Yorum
21
Beğeni
0,0
Puan
383
Okunma

Bir Gölgenin Işığında kalan yiğide...
Onu, kırk beş yaşında kaybettik.
Gidişi ne bir anıydı,
ne de sıradan bir yokluk.
Bir çocuğun içinden geçen tüm mevsimleri
yanına alıp gitti.
Bazen düşünüyorum,
bir insan nasıl bu kadar az yaşar
ve bu kadar çok iz bırakır?
Ben hâlâ o izlerin peşindeyim.
Çocukluğum, senin sesinin yankısında
başını eğmiş bir serçe gibi
hem ürkek, hem bekleyişte.
Sen, baba,
hayatın sırrını yüksek sesle hiç anlatmadın.
Sen sustuğunda
biz çok şey öğrendik.
Acıyı taşımanın ağırlığını,
sevgiyi saklamanın zarafetini.
Bilirim, zamanı cebine sığdıran adamlardandın.
Bir mendile sarılı dualar,
bir ekmeği üçe bölmenin inceliği,
bir bakışla "yanındayım" demek…
Senin sözlüğünde yazılıydı.
Şimdi sen yoksun.
Sabahları yine adınla başlıyor her şey.
“Babam,” diyorum
ve sanki bir yokuş çıkarken
birden elimi tutuyorsun.
İçimde bir ılıklık,
bir çınar gölgesi gibi.
Sen, sustun.
Gözlerinin içindeki o ışık
solmadı.
O günden beri,
ben o ışığın rehberliğinde yürürüm.
Yarım kalmış zamanlara,
eksik anlatılmış sevgiye,
susulmuş dualara dair ne varsa,
hepsini seninle tamamlarım.
Rüyalarımda bazen
bir iskemle çekerim yanına,
çay koyarım hayalden,
biraz da özlem.
Konuşmayız.
En çok da o zamanlar
anlarım seni.
Senin adı,
benim için bir dua,
bir sığınak,
bir ömrün en kıymetli yeri.
Görmediğin yerlerden bakıyorum şimdi hayata
Her seferinde seni çağırıyorum:
“Baba, ben yine senin kızınım.”
Ve ben,
senin gibi olmaya çalışan
hep bir “baba” sesiyle irkilen,
yeniden büyümeye çalışan
bir insanım hâlâ.
Senin sessizliğini anlayan,
gidişini konuşan,
ışığını taşıyan bir yürekle
sana doğru yürürüm.
Her adımda,
senin bıraktığın izleri
ömrümün şiirine dönüştürerek.
Peri Feride ÖZBİLGE
15.06.2025