1
Yorum
14
Beğeni
0,0
Puan
326
Okunma

neresinden tutup yırtıyorsun defterin
bak işte orası dikiş tutmuyor.
- gözlerin dalıyor-
kime kaçışına bir yol
çiziyorsun yüreğinde!
ya da tam karşında.
saçları kış gibi geçiyor
ve sen üşüyorsun..
(...)
semanın sonsuzluğuna
inanırdım eskiden
ama sen,
denizlerin derinliğini
gösterdin bana.
ıslak ve sırılsıklam
su göçü dudakların.
elini çenene
götürürken
sen,
ben,
İşaret parmağımın
boğumlarıyla
dudaklarını
mühürlüyordum.
susmuştuk.
susturulmuştuk.
yüreğinin izinde
kuytularının derinliğinde
buluşmuştuk.
korkudan ne yapacağını
bilmeyen,
ödü patlamış bir insan
kadar beyazdın…
kimeydin...
teninde
asırlık harran sıcağı
el yazmalı yazıtlar gibi
telafuz ediyordun
susuşumuzu
susamışlığımızı
duvarlarlarına..
ki ben,
avaz bir ağıtın
haykırışlarında.
sana bakıyordum.
sonra sola
kimse fark etmiyordu
yanındaki boşluğu..
ellerini bir an çeksen
sesinden
belki çığlık yükselecekti.
toprağa tırnaklarını
geçirecek bir ana
seni doğuracaktı.
ve belkide
bir avuç deniz
yetebilecekti
gözlerimi üstünde
mühürlememe…
şimdi
şahitler ay gibi
bölündü ikiye
gerçeğin ağır
kapısı açıldı
bir göçü,
gözlerinde nadasa
bırakıp,
kalabalıklara
çarpa çarpa
gideceğim
birazdan
ve sen,
hiçbirşey olduğunu
fark edeceksin..
(...)