0
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
70
Okunma
Selam olsun, kara Hasan köyünden karşı yaylaların yüreği yangın yeri olan yiğit Abo dayısına,
Yakmıştır sigarasını, derin derin çekiyordur şimdi.
Sırtında hırkası, omzunda asırlık yarası varken dostum…
Kaval çalar türkü okurdu efkârlandığı zaman,
Gözlerinin karasına kurban olduğum adam.
Bir şey istediği vakit başım üstüne derdim.
“Başın belasız olsun” derdi bana, altın kalpli içindeki çocuğu öldürmeyen Digorlu’m!
“Benim için bir dünya idi o. / Dosta da Cennet-i Âlâ’ydı sureti.”
Olurdu her kulun derdine derman.
En çok Seyad’a üzülürdü, aklına geldikçe Mevrek köyü.
Arpaçay’ı çağlar mı onun gibi diye sorsalar bana,
Bakışları derindi, sanki dünyayı tartar, diye yanıtlarım.
Daha çok, “Ay ile güneşin yer değiştirdiği” anlarda giderdim yanına, nevaleyi alarak!
Severdi beni, ben de onu tabii.
Anlatmasını isterdim her zaman, o güzelim konuşmasıyla taşı muma nasıl çevirdiğini.
Ela gözlü sevdiğinin öldükten sonra devranının nasıl döndüğünü.
Ama anlatmazdı.
Nasıl ki Kızılçubuk saklar aşıkların hüzünlü sırrını,
O da aynen öyle saklardı uzamış sakalının altında hayatla yaşadıklarını.
Her bir teli yara idi sakalının.
Buna rağmen bahar gibi gülerdi insanın yüzüne.
Çiçekler şahittir buna, bir de ben!
Anlatmak isterdim onun “Dilin kelamında mevcuttur mana” sözünü.
Hem de Çanakçı Tepesi’nde haykırarak…
Sağ olsaydı dostum!
Bugün yine seni hatırladım, yüreğim yaşla doldu.
Allah rahmet eylesin, başımız belasız, yüreğimiz seninle dolsun Abo dayı.
5.0
100% (1)