2
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
183
Okunma

buruşmuş bir günün kenarında
daldım... ya da düştüm... ya da uyandım
içimde bir pencere vardı
ama manzara yoktu
yalnızca sesler
pıt pıt,
tak,
bir de uzaktan gelen
annenin hiç söylemediği o ninni
dilimin ucunda bir kelime dönüyordu
dönüyordu
dönüyordu
ama çıkmıyordu
korkuyordu belki
ya da doğmamıştı daha
her kelimenin bir doğum sancısı var
bazıları hiç doğmaz
içimizde ölü kalır
zaman bir masa örtüsü gibi çekildi altımdan
anılar yere döküldü
fincan kırıldı mı?
yok, o zaten çatlaktı baştan
çay hiç sıcak olmamıştı
sadece elim yanmıştı dokunurken
bir şey arıyorum
ama ne?
belki de bir ses
kendime ait olan
ama ben olmayan
çünkü bazı sesler bize ait değildir
yalnızca bizden geçerler
hatırlatıp giderler
ağaç mıydı o uzakta eğilen
yoksa biri mi
yoksa ben miydim
eğilirken kendime çarptım
içim devrildi
ve oradan
sadece rüzgâr geçti
şimdi sustum
ama susmak da konuşmak kadar seslidir
çünkü içimde hâlâ o kelime dönüyor
doğmadan
unutulmadan
bekleyerek
Turgay Kurtuluş
5.0
100% (4)