Süreyya
kaç gecenin koynuna rüyalarını bıraktın sen
ve hangi melekleri o rüyalar ile günahkar ettin süreyya bilirim ben karıştır saçlarını kanlı ellerinle gözlerine çek is karasından sürmeler sözlerini çelik kapla ve bileyi taşında biletip biletip sok yüreğime elbet bir müşteri yıldızı senide vurur süreyya kaç çoban baştan çıktı senin güzelliğine koyunları kurtlara verdiler sana ulaşmak için ve o kurtlar sofrasının baş mezesi olduklarını bilemediler aslında kuzuları değil kendilerini feda ettiler saçların süreyya saçların karanlıkta ışıldayan, parıldayan saçların ve kör eden gözleri ve genizleri yakan kokusu ah o saçlarının ışığında kaç pervane yandı bir bilsen süreyya ihanetlerini rüzgarlara tutundurup venüsü bile gölgende bıraktın sen ki çöllerin kumları kadar bir zamanlar temiz ve saftın hangi zamanlarda kaktüsleri ektin ruhuna ve hangi anlarında çiçeklerin sarmaşık oldu süreyya yanaklarında güller açarken hiddetli fırtınalarmı besliyordun ruhunda yoksa bir karanfil kadar keskindin de takiyemi etmiştin misk-i amber rayihasında süreyya ben sana şiirler dökerken olimposun zirvesinden sen karlar kadar beyaz ve şelalerimi buhar edecek kadar sıcaktın ve hiç günahın yok sanarken ben seni sen binlerce suçu barındıran bir kaçaktın süreyya kaç gidişinde yerim olmadı yanın kaç gelişinde koynum sensiz kaldı kaç akşamlar parlardın oysa semada gölgen hep benim üstüme düşerdi süreyya hep kelebek ömürleri kadar sevdim seni ve her ömür sonunda bir daha dirilerek sevdim vuslatı sana bağladım süreyya senin hasretin kime ah be süreyya hiç bir gerçek göründüğü gibi değildir ve her gördüğünü gerçek sanma sakın sana bir bulut kadar uzaktayım haydi nemlendir gözlerini bulut bulut ağla süreyya. Galip Sinecikli |