0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
85
Okunma
Yıllanmış şarap gibidir eskiler, yaşlandıkça değerli olurlar yeğen!...
Tıpkı Ekinci ve Buharkentli Mustafa Değirmençevir gibi!
Geldiler mi aklına burnun direği sızlar.
Mazi canlanır gözlerinde,
Tozlu yollar, kerpiç evler fısıldar…
Feslek köyünde yol kenarında gecenin bir yarısında bağdaş kurup oturduğun sofrada,
Bir türkü dolar kulaklarına ince ince.
“Emek getir” diyen kadının dağ gibi dimdik durduğu anlar güzelim,
Ali Döne okurken türküsünü Kürtçe!
Ekinci, “Yaşasın Hüseyni fikirler, canına kurt düşsün Yezid’in” sözüyle yol açar.
Değirmen döner sessiz, su gibi akar zaman.
Bir yudum çayda saklıydı dostluğun tamamı bir zaman.
Geceye yıldızlar iner, ay vurur yamaca sessiz,
O sofra ki birleşir yürekler, ne kin kalır ne de hırs.
Sadece geçmişin izleri, yürekte bir sancı kadar.
Oturup dertleşirdik,
Bir kuru ekmekle dostluğu bölüşerek,
Şimdi ne o günler var, ne o sesler,
Ama hatıralar hep yaşar içimizde, taze ve diri olarak yeğen!