Sen kendini benim gözümden görseydin. Tiksinerek miden ağzına gelirdi. Öyle çirkin bir mahlukat ki karşımda duran. Ne içi temiz ne dışı. Kendine çirkin diyen ve beğenmeyenler Onlar görseydi seni. İnanmasalar bile. İnsanın maymundan geldiğini söylerlerdi. Sonra kendilerine bakınca evrimi unuturlardı. Galiba tek evrimleşmiş maymun budur derlerdi.
Yüzüne sürdüğün tozlar belki biraz saklar. O çirkin, melun yüzünü. Ama hangi makyaj gizler. O pasaklı kalbini ve kir tutmuş zihnini.
Kediler görünce kaçar senden. Kuşlar fark edince uçar Yanında yılanlar bile gezmezler. Seni görünce inlerine kaçarlar.
Cinler musallat olmandan korkarlar. Seni görseydi dinozorlar. Göktaşına gerek olmadan ölürdü hepsi. O çirkin yüzünü görünce.
Şeytan bile masum senin yanında. Belki de o bile güzel kalır. Şu çirkinliğin karşısında.
Hele sana denk gelen insanlar. Günlerce uyuyamazlar. Şu çirkin yüzün belki düzelir. Ama kalbini kim düzeltebilir ki.
Paylaş
Beğenenler
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Beyhude çırpınan kalbin, o soğuk taşlarda, Her hatayı bir gölge gibi peşinden sürükler. Beni bilmedin, senin içindeki o karanlık, En koyusundan bir yer, yalnızlıkla sarar seni.
Yüzün, bir zamanlar umudu yansıtan ayna, Şimdi ne zamandır kırık, pörsümüş bir hayal. Dışa bakarsın, içte bulamazsın huzuru, Eyvah, o derin boşluk her adımda daha da derinleşir.
Fakat bil ki, gölgeler de bir zaman kaybolur, Gönlünü aydınlatan bir ışık doğar belki. O çirkin dediğin yüz, belki de seni anlatır, Ama ruhun, karanlık da olsa, bir zaman ışır.
Gözlerindeki o ışıksız boşluk, seni yansıtır, Fakat her karanlıkta bir yıldız da vardır, unutma. Çirkinlik, seni kimseye dar etmesin, her şey geçer, Bir gün içindeki o ışık, o karanlığı siler, anla!
Söylediklerinize bir hakikati derinden hissederek karşılık vermek isterim:
Karanlık, sadece ışığı yok etmekle kalmaz, aynı zamanda onu içinde hapseder, daha derin bir boşluğa dönüştürür. İnsan ruhu öylesine bir kuyuya düşer ki, her adımı daha da karanlıklaşan bu yolun sonu sadece bedbin bir sessizliktir. Evet, bir insan başka birini çıkarabilir bu kuyuya düşmekten, ama unutmayalım ki, bir bedel ödenecektir. O bedel, kişiliğin özünden bir parça kaybetmek, belki de nefsin ta kendisini yitirmektir. Zira kötülüğün karanlık kuytularına girmeyen bir insanın, orada kalmamak adına kendi içindeki çirkinlikle yüzleşmesi gerekir.
Çirkinlik, dışarıda değil, içte, kalpte ve düşüncededir. O yüzden, şeytanın da güçsüz kaldığı yer işte burasıdır: İnsan nefsinin derinliklerinde. Sadece iyi niyetle, vicdanla ve doğruyu arayarak çıkılacak bir yoldur bu. Bir kalp ne kadar saf ve temizse, o kadar yüksek olur. Ancak bu yüksekliği, bir başka insanın elinden almak, nefsin taşırdığı bir acı olur.
Fakat unutmayın, zorluk ve karanlıklar, insanı sadece kırmaz, onu kendi büyüklüğüne de taşır. Yeter ki bu karanlıkta kaybolmayalım, ışığımızı yitirmeyelim. O zaman her şey, eninde sonunda gerçek ve doğru olana döner.
Ve evet, dileğiniz gibi, Salih olan insanların izinde yürümek, bu karanlık zamanın en değerli temennisidir.
Güzel yorumunuz için teşekkür ederim efenim lakin bazı çirkinlik öylesine bir karanlığa mahpus olur ki bu karanlık içinde aydınlık barındırmadığı gibi herhangi birinde yeşeren aydınlığı da kendi karanlığına mahpus edebilir. Bu karanlıklar ki şeytanın kötülüğünden bile daha muhkem bir nefsin eseridir ve insan bu kötülüğün mümessilidir. Belki bu kötülüğü yine başka bir insan bitirebilir ama o insan sonunda zafere ulaşsa bile kendinden feragat etmek mecburiyetinde kalır ve sonuç olarak karanlığın gölgesinde büyüyen çirkinlik bitse bile o çirkinliğin üstüne giden insanda bir boşluğa düşebilir.
Nitekim çirkinlik surete ağır gelmez lakin çirkin olan kalp ve düşünce ise kör şeytanlar bile bu kötülük karşısında elleri ve kolları bağlı kalır.
Hayat boyu kalbi ve düşüncesi Salih olan insanlar ile karşılaşmak dileğiyle
Söylediklerinize bir hakikati derinden hissederek karşılık vermek isterim:
Karanlık, sadece ışığı yok etmekle kalmaz, aynı zamanda onu içinde hapseder, daha derin bir boşluğa dönüştürür. İnsan ruhu öylesine bir kuyuya düşer ki, her adımı daha da karanlıklaşan bu yolun sonu sadece bedbin bir sessizliktir. Evet, bir insan başka birini çıkarabilir bu kuyuya düşmekten, ama unutmayalım ki, bir bedel ödenecektir. O bedel, kişiliğin özünden bir parça kaybetmek, belki de nefsin ta kendisini yitirmektir. Zira kötülüğün karanlık kuytularına girmeyen bir insanın, orada kalmamak adına kendi içindeki çirkinlikle yüzleşmesi gerekir.
Çirkinlik, dışarıda değil, içte, kalpte ve düşüncededir. O yüzden, şeytanın da güçsüz kaldığı yer işte burasıdır: İnsan nefsinin derinliklerinde. Sadece iyi niyetle, vicdanla ve doğruyu arayarak çıkılacak bir yoldur bu. Bir kalp ne kadar saf ve temizse, o kadar yüksek olur. Ancak bu yüksekliği, bir başka insanın elinden almak, nefsin taşırdığı bir acı olur.
Fakat unutmayın, zorluk ve karanlıklar, insanı sadece kırmaz, onu kendi büyüklüğüne de taşır. Yeter ki bu karanlıkta kaybolmayalım, ışığımızı yitirmeyelim. O zaman her şey, eninde sonunda gerçek ve doğru olana döner.
Ve evet, dileğiniz gibi, Salih olan insanların izinde yürümek, bu karanlık zamanın en değerli temennisidir.
Güzel yorumunuz için teşekkür ederim efenim lakin bazı çirkinlik öylesine bir karanlığa mahpus olur ki bu karanlık içinde aydınlık barındırmadığı gibi herhangi birinde yeşeren aydınlığı da kendi karanlığına mahpus edebilir. Bu karanlıklar ki şeytanın kötülüğünden bile daha muhkem bir nefsin eseridir ve insan bu kötülüğün mümessilidir. Belki bu kötülüğü yine başka bir insan bitirebilir ama o insan sonunda zafere ulaşsa bile kendinden feragat etmek mecburiyetinde kalır ve sonuç olarak karanlığın gölgesinde büyüyen çirkinlik bitse bile o çirkinliğin üstüne giden insanda bir boşluğa düşebilir.
Nitekim çirkinlik surete ağır gelmez lakin çirkin olan kalp ve düşünce ise kör şeytanlar bile bu kötülük karşısında elleri ve kolları bağlı kalır.
Hayat boyu kalbi ve düşüncesi Salih olan insanlar ile karşılaşmak dileğiyle
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.