YAZIK
Yazık!
Kan pırtılaşmış dudak kıvrımlarında Tınmaz kimsecikler korkunçluk tünerken Yarım yamalak yüzlere Merhamet çok dibe vurmuş Çalkalanırken son acıların saltanatı Yıkın bu örülmemiş kalecikleri Vah, vah vahlar kalsın altında İstanbul mudur? Ak sayfaları karalayan Hayalleri pişirmeden pazarlayan Asın koca kenti darağacında Çaldığı umutların baş için Sevdaların pembe düş için Ve İstanbulda Gün kararmak üzere Suskunluk limanına demir attım Nerdeyim bilmiyorum Tanımadığım bir adamın başındayım Hüzün pençeleşir sağ yanımda Gözyaşım etrafını yıka, yıka Loş sokaklarda Kimliğimi un ufak ediyordu Yönümü cevirdi yüce Mevla’ya Senindir bu emanet can Üryan ve pak Yoklamıştı kimsesizlik beni de İstanbul un nefret saklı yüzünde Dilimde bir söz yapışıp kaldı Yazık! Yazık bu yaşama Yazık! |