0
Yorum
7
Beğeni
4,4
Puan
133
Okunma

Yaşananları dinlerken sadece bir anlatıya tanıklık ettiğimi sanmıştım. Oysa kelimeler, anlatılan hikâyeden bağımsız olarak içime sızıyor, beni de içine çekiyordu. Bir başkasının acısına tercüman olmak, onu yalnızca anlamaktan ibaret değilmiş; hissetmek, onun ağırlığını taşımak ve bazen farkında olmadan bu yükün bir parçası haline gelmekmiş.
Parçalanıyor cam zarları sevda pergelinde
İşte ben kırık bir tayfun anıtı
Işığının yağmuru altında çığlıklar açıyor tenimde
Gözlerinde eşelenen morötesi yanılsamalar.
Sen
Dikenli labirentlerde açılan yaralı nar
Sen bir zamansızlığın ucunda asılı
Kanlı bir keskin sarkıt
Gülüşün zehirli bir zakkum çiçeği hançer gibi.
Geometrinin yırtılmış haritasında
Kurumuş hülyalarımın keşişim noktası
Kendi kendini doğuran zıtların amansız uyumu
Sesinin kanatları altında dağılan parça bölük evren.
Dokunuşların kıymık kıymık saplanıyor
Manasızlığın kör derinliklerinde
Huzursuz duvarlarda intihar eden kelimeler
Ve ben bir saatin dağılmış çarkları.
Parçalarımı toplamak boşuna ey sevgili
Bilinç terkediyor sınırlarını
Karanlık kuytularda yankılanan masallar
Beynimin örselenmiş dişlileri dönerken.
Yokluğunun fırtınasında eğrelti bir sayfa
Yıkıntılarım senin imzandır ey sevgili
Ve ben artık
Boşluğun esiri
yanık bir kömür parçası
senin yalancı güneşinde
kıvranıp duran.
Turgay Kurtuluş
5.0
86% (6)
1.0
14% (1)