Bir soru soruyorum vicdanı olanlara! Neleri yapardınız acep siz olsaydınız? Muhatap olsaydınız suçsuz suçlamalara! Neleri yapardınız acep siz olsaydınız?
Gece vakti ansızın eviniz basılsaydı Kapısına suçlama levhası asılsaydı Ardından kolunuza kelepçe takılsaydı Neleri yapardınız acep siz olsaydınız?
Sabaha dek sürseydi sorgunuz ince ince Ne delil var ne tanık sorgulansan her gece Küçücük hücrelerde kalsaydınız günlerce Neleri yapardınız acep siz olsaydınız?
Mekan dar taban beton tavanda büyük ampul Yansaydı gecegündüz olsaydınız kula kul Unutsaydınız dünü çıkış gününüz meçhul Neleri yapardınız acep siz olsaydınız?
Kollarınız kelepçe gözleriniz bandajlı Copların değdiği yer kanasa acı acı Kanayan her yaranın tuz olsaydı ilacı Neleri yapardınız acep siz olsaydınız?
Ben suçsuzum dedikçe vurulsaydı tekmeler Beton tabanda sizi okşasaydı fareler Susadıkça verseler tuz dolu içecekler Neleri yapardınız acep siz olsaydınız
Küfür dolu Hakaret işkence ve zulümler İşkenceden inlese o buz gibi hücreler Dile gelse işkenceden parçalanır c e dörtler Neleri yapardınız acep siz olsaydınız
Sonra mahpushaneye teslim edilseydiniz Tesbihle saysaydınız günleri sessiz sessiz Bir buçuk yıl sonunda görülseydiniz suçsuz Neleri yapardınız acep siz olsaydınız
Ben Allah’a havale ettim bu olanları Odur benim sahibim biliyor olanları
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Değerli kalemden, her zaman ki gibi güzel bir eser okuduk Kutladık ve alkışladık yürekten Günlün abat olsun, tüm şiirlerin benzersiz ve muhteşem olsun Sonsuzluğun sahibine emanet olasın, sağlıcakla kalasın
Sustuk sabırla, her şeyi öğrettiler bize. Sevdikçe, nefret etmeyi öğrettiler bize.
Bir silkinişte ülkeye peygamber oldular, Çektik, bütün günahları yüklettiler bize.
Bin bir düzenle saygıyı, imanı öldürüp, İnkarı, kini, şüpheyi devrettiler bize.
Kaynarken ortalıkta cehennem kazanları, Cennet, barış masalları dinlettiler bize.
Bizsiz ayakta durmaya yetmezdi güçleri, Her gün bizimle güçlenerek, yettiler bize.
Mehmet Çınarlı"
Yukarıdaki şiir kaç yılında yazıldı bilmiyorum. Araştırsak buluruz şu teknolojide de, neye yarar. Şu an insanlarda pişman yaptıklarına, sucu olmayanlara suç yüklemelere çünkü 15 temmuzdan beri hiç bir iş yolunda gitmiyor. Çünkü güzel propaganda yaptılar. Bir zamanlar devlet özaldı kurdele keserdi, sonra türkçe olimpiyatlarında görülmeyen yoktu, adalet bakanı bile çok gelip gidermiş duyduğuma göre dershanelere falan... mesela fransa da bu ünlü haçlı tarikatı vardı galina tapınak şovalyeleri bir gecede ortadan kaldırdı kral onları diye okumuştum. Toplumda iki güç vardı öyle porgramlanmıştı ülkemiz, lakin zamanının hzimet hareketi şimdinin fetösü denilen yapı pastadan pay almaya başladı, diğerlerinin gelirleri kazançları veya etkileri azaldı, sonra bir de abd tarafı var, 82 darbesini yaptırdığını okuduk, yani bizim çocuklar yaptı diye telefon konuşmları veya yazışmalar dökülmüştü medyaya bir zamanlar. 15 temmuz da yarım asırlık planı gibi abd'nin ülkeyi başkanlığa geçirmek. aklıma gelen en mantıklı açıklama bu; çünkü eskiden üç saç ayağı vardı askeriye, yargı ve meclis. bunlar birbirini bir şekilde dengeliyordu, abd birini geçse diğerinde takılıyor, ikisini geçse biri köstek oluyordu. şimdi hepsini birledi, birini ikna etse hepsi ikna olmuş oluyor.
doğruyu söylesen itirafçı deniyor, yalan söylesen dava adamı, mahkemeyi kendi devletinin sansan bakıyorsun hukuk yok, karambole bir yargılama ve darbe geldi geçti, şansına insanın biraz da, doğduğun bölge, ailenin inancı, kültürün, aldığın eğitim... 20 yıldır bir şekilde pc başındayım ve boş zamanlarımda genelde haberleri okurum genelde siyasi haberlerdi, biraz toplumsal, belgesel film dizi izlerim. özet olarak; çok tehlikeli bir coğrafyadayız. bıçak ucu gibi bir yarımadadayız, bor mineralinin çok olduğu bir topraktayız. 1000 yıldır aşağı yukarı devamlı bir mücadele bir kavga var. senin başına gelenler veya 50 yıldır toplumunda başına gelenler ülkücü sağcı solcu komünist etö fetö sünni alevi başörtülü başı açık doğucu batıcı kemalist arapcı vb vs selçukluda da buna benzer taht mücadeleleri olmadı mı, osmanlı da kardeş katlini bilmeyen yoktur veya sadrazamların damaların hanedan içi çekişmeleri, beylikler mücadelesini,
soru çalanları aramadılar pek, darbe araştırması bile mecliste sümen altı edildi..
İnsanlar korkuyor, çünkü zulüm devlet denen kutsal bir düşünceden geliyor. Lakin devlet, her 20-25 yılda bir kendi vatandaşını ilistirden geçiriyor. bilenebilen 2000 yıllık türk tarihinde de islam tarihinde cumhuriyet tarihinde de bu böyle. Yanlışım olabilir ama 1944 Türkçü davaları kıyılanlar yine sendin bendim oydu, 1960lar da 70 lerde olan da aynıydı, 82 de olan da aynıydı, 15 temmuzda olan da aynıydı. Servet transferi bir yönü, abd rus arap projeleri bir yandan Kimi roma der kimi emevi kimi bizans der kimi osmanlı farketmez, dünya tarihinde her büyük toplumun, büyük ulusun başından bu hadiseler geçiyor.
şansına azizim....
lakin artık unut, hayata yeniden başla... kendine başka bir uğraş bul, düşünme olanı biteni... ihtimal öğüt verecek kadar büyüğünüz değilim, lakin...
dünya böyle üstadım.. Güvenin kalmadı, biliyorum kendimden de bilirim. bir çok hikaye okudum dinledim, içeri de attılar, orayı da gördüm.
edebiyat sitesindeyiz, köroğlu da darbe yedi, dadaloğlu da, pir sultan da, nazımdı necipdi hepsi bir şekilde ilistirden geçirildi...kimi az kimi çok...
15 temmuz üzerine abdedeb rusyadan araplardan vb vs adam akıllı bir açıklama geldi mi, gelmedi.. çünkü oyanan oyun etö fetö sapcı solcu süni alevi değil, oynananoyun Türk'ün üzerine.
düşünyorum tarihsel silsileyi, bu oyun harbi büyük bir oyun, bu coğrafya; son vatan, tarihçiler der ki iklim değiikliğiydi şuydu buydu buna bile inanasım gelmez benim, selçuk beydi tuğrul beydi, abbasi emevi beylikler moğollar bizans roma haçlı seferleri, viyana kuşatması, mısır seferi halifelik...
dünya çalkalanıyor toplumlar millet uluslar kabileler aşiretler durmaz birbirine giriyor, insan türünün geninde bir eksiklik var çünkü tarihsel dizgi de hayvandan farkı yok insanın. peygambermiş kralmış oymuş buymuş farketmiyor...
atatürk son bayrak, yani düşünceleri fikirleri tesis etmeye çalıştığı devlet millet dengesi... kurumları. vb vs... lakin onun üzerinden nemalanan çok, peygamber derler üzerinden nemalanırlar muhammedin isanın musanın...
bu hengamede senin suçlu veya suçsuz olman önemli değil ki, gücün ne ki? ki yüzde 97sinin suçu yok fetö denilenlerin... hukukta karşılığı yok..
dünya yeniden çalkalanıyor, yıllar önce değindim yazarım geceleri, ne gelirse; abd rus diye dengekurmaya çalışmayın, ikisi bir araya gelirse ikinci kurtuluş savaşına gücümüz yetmeyebilir.. onuçta öyle bir olay olursa günümüzde ukraynanın başına gelen gibi, devlet mekanızmamız için senin kim olduğun etö fetö alevi sünni sağ sol vb vs yukarı da saydım önemli olmaz, sen cepheye lazım olursun, sadece sen değil herkes...
gözümün içine bakarak yalan söyleyen kaç kişi çıktı, ne yapacaksın... mahkemedesin...
üstadım sen şathiye türü şiirlere yoğunlaş başka türlü pskolojinin düzeltemezsin. çünkü kökü tanrı tüm dünyanın.. belki sana işkence edenle aynı camide bile yan yana gelebilrsin veya cemde ... utanır ama o zaman öyleydi der geçer..
şu var üstadım her şey bir yana, erlik dedikleri, sana kötülük edene iyilik edebilmendir. çok zordur imkansıza yakındır, yani katil olmamak içten ble değildir lakin zülfü yarin sensen yani kendinsen kolaydır, lakin bir sevdiğine eşine kıza evladına zulüm edildiyse intikam soğuk yenir derler.
ben bir tebessüm bırakıyorum:) inanıyorsan sadaka, inanmıyorsan insanlık yanından. siz de bir tebessüm edin geçin...
atatürk'ün bir sözü var, inandığın yolda yürü aldırma kimseye, eğer şansın yaver gider büyürsen büyük adam derlerse gül geç mealinde...
hani bir şiir daha var, geldikleri gibi gitmediler, kimi itini bıraktı kimi bitini mealinde...
bilmiyorum, lakin bu millet tüm hengameye karşın istiklal muharebelerini kazandıysa, her türlü sosyal siyasi dini ekonomik vb vs ayrılıkları da tekmeler atar bir kenara birbirini kucaklar, öyle büyük bir milletiz, acımız çok, kahrımız çok, ne yapalım; her yirmi otuz yılda meyddana gelen senin benim onun vatanın coğrafyasındaki insanımızın dünya ömrüne denk geldi...
şahsen ben iş hayatına pc başında atıldım otobüs firmasında bilet keserek, memurlukta da çoğu işimi pc başındaydı, lakin sizin ömrü hayatınızda pc çok yer tutmuyorsa, internette değil, sosyal hayatta daha çok yer edinmeniz lazım... ben de sıkıldım internetten de :) ne yaparsın çağa baksanıza yapay zeka devrimi aldı başını gitti, yakın gelecekte fabrika üretimi insan popülasyonları çıkacak meydana... sperm ve yumurta çeteleri kurum ve kuruluşları yayılıyor dünyada.. yani azgın bir yüzde birlik kesim var dünyada her ulusun içinde bunlar, sana bana öğretmene işçiye esnafa askere polise pek gerek kalmayacak gibi...
dünya ve tanrı dağılmış olsa da konuyu dağıtmayayım, yakın gelecekte özürler, affet demeler de havada uçuşur gibi... lakin gülüp geçeceksin o zaman da.
edip akbayramın da bir şarkısı vardı; sinop cezaevinde miydi neydi ahmet ariflerin necip fazılın :)) say ay bitmez üstad..
hukuğa bağlı kalmak lazım... devletin denge politikası bu coğrafyada 1000 yıldır yürümedi. değindğim gibi isviçre gibi olmamız içten bile değilken, şu an malliye bakanlarımız para dileniyor sağdan soldan ingilizden arapdan çinden...kılıçdaroğlu bile ingiltereye gitmişti para bulduk der gibi şöyle böyle fondu mondu...
silivri hala soğuk mu bilmiyorum da ne yapayım, aklım olsa bu şiire yorum bile yapmamam lazım. neme lazım demem lazım..
bir de şöyledüşünmek lazım; gün yazısında değinilmiş, evdeyim soğukta değilim, açaçık değilim, namerde muhtaç olmadım, dilenmedim, bir yandan şanslıydım, evet yeri geldi bir tane çikolatalı gofret bile yazıp yazmayayı düşündüğüm zamanlar bile oldu kanti fişine ama... gülüp geçmek lazım kucaklamak lazım yeniden milleti... varken herkes verir yokken vermek lazım garibine fakirine mazluma milletin. yoksa bu cğrafyada son vatanda barındırmayacaklar 85 milyonu... ne diyeyim daha üstadım...
dersen ki sen yapıyor musun verdiğin öğütlerin çoğunu, bilmem ki, bu konuda yalancı bile çıkabilirim.
gün doğmuş gün batmış neyleyim tanrı benimle... :))
bu yorumu göndersem mi göndermesem mi, gece olmuş 04:23... korku da var.. korkmayana şaşarım.. lakin muhsin ne demiş; bir anına bile hükmedemediğimiz bir yaşam için korkuya yer olmasın mealinde... en sevenlerinize emanet olunuz. sağlıcakla...
Kim yaşamak ister ki böyle bir zulmü? Adaletin olmadığı yerlerde olan şeylerden Allah cemi cümlemizi korusun üstadım. Eserinizi derin hüzünler, üzüntüler, kırgınlıklar, kızgınlıklar içinde ve içim burkularak okudum, emeğinize yüreğinize sağlık. Sevgi, saygı ve selamlarımla...
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.