Cidelime
gel, gidelim
gidelim dağlarına yayla köyümün leyla ile mecnun ferhat ile şirin kerem ile aslı han; hasılı aşk ve sevda derdiyle ölümsüzleşenler konuklarımız dostlarımız olsunlar yesin içsin gülüp eğlensin sevgililerine kır çiçekleri sunsunlar düğün bayram şenlikleriyle vuslata murada ersinler kucaklayıp çocuklarını doyası sevsinler baharda onlarla bir başka güzeldir köyüm gel, cidelim gidelim dağlarına yayla köyümün köyüm köyüm baharı yazı güzelliği koynunda karı kışı kahrı boynunda köyüm köyüm divriği kangal arası avşarcık namı diğer karakuz köyüm özü özlemi anılarıyla şirin köyüm gel, cidelim gidelim dağlarına yayla köyümün mecnun sabah güneşiyle çölden perişan bitkin haliyle açmış elini ’aşk derdiyle perişan et beni’ dilerken ’leyla leyla bu mu leyla’ diyenlere ’leylayı mecnunun gözüyle görmeli’ kerem elinde sazı uzamış saçı çekilmiş otuz iki dişiyle yollarda keşişin peşinde ’ey ağalar ey dağlar aslı hanı gördünüz mü ’ deyip sarı teli inletir ceylanları dinletirken ferhat şirinin nuşi revan+ oğluna verildiği acı haberini alınca var gücüyle vurup külüngü dağdan su akarken dayanamaz ’hey hat’ nidasıyla oracıkta kendinden geçer gel, cidelim gidelim dağlarına yayla köyümün baharıyla karı kışı kahrıyla özlemiyle bir başka güzeldir köyüm yayla köyüm dedik ya gülüm ’her dağın her kayanın yaşanmış bir öyküsü vardır’ derler menkıbeler diyarı anadoluda - A r ş i v - |