Yokuşlar
(I)
Başını yükseklere dayamış nemrut gibi, Toprağınla taşınla yangınların külüsün Ayrılıp mekânından dağdaki haydut gibi Geçit vermez yolların basamaklı dölüsün! Alçaklığına inat, yokuşta safirlerin; Çağlarca zaman çalmış, sabırlar sofrasından! Senin yorgunluğunu içmiş misafirlerin Yine sana tükürmüş çıkarmış safrasından! Ölümüne eğimli, mars kadar yaşınız var! Asırlardır susmayan nameler çalarsınız. Yüceden yüceye dik, eğilmez başınız var! Ömürleri törpüler, ayaklar yalarsınız! Ey yolcu! Sür atını vur yokuşa, yokuşa; Elbet düze çıkarsın; bahara, yaza, kışa Sen, ne yokuşlar gördün, asla gelmedin tuşa, Dön bir fatiha oku, geride kalan taşa! (II) Bazen, Kıvrım kıvrımdır başı mağrur yokuşlar; Ağır, ağır yol alır; insanlar, kurtlar, kuşlar… Bir nazlı dilberdir ki, iliklerime işler Bana geçit vermeyen o yamaçlarda kışlar. Kızılcık saçlarına bir an aklım düşerde; Senden bir parça gibi beni çeker sürükler Bir türlü ulaşamam ayaklarım pişerde; O soğuk nefesiyle ateşimi körükler! Bakmadan ardımıza gece gündüz dayanıp, Şu akılsız başıma şu ayaklarım tanık! Geçtiğim her yer sana çıkmaz diye aldanıp Ben mahkûmun olmuşum, sen ise; bağrı yanık! 17.10.2008 04:14:31 |
Canı gönülden kutluyorum.Kaleminiz daim olsun dilerim.
Selamlar...