Doğumdan ölüme insanoğlu!
insanoğlu şu yalan Dünya ya geldiğinde...
Yeni açmış gonca güle benzer misali... Yeni kırkı çıkmış Ana kuzusu sanki... Yeni kalaylanmış kaba benzer... Dokuz aylıkken, İlkbahar rüzgarı gibi başlar bir hışim ile emeklemeye... Bir yaşında tanır, ana ve babayı... Üç yaşında bakınır etrafına... Yedisin de takilır çevresine... El sürülmemiş ham nara benzer! Ders almaya başlar hayatdan! Dokuz yaşına varınca! Güven gelir, aklı sıraca, kendine... Bıyıkları terleyip on ikisine gelince! Yiğit olup on beşine değince! İlkbaharda çiçek açmış dala benzer! Onsekizin de dallanır, budaklanır! Yirmisin de gövdesi kalınlaşır, deli gibi akar kanı! Ne korku bilir, ne de, ölüm gözünü korkutur! Adı olur delikanlı! Sesi kalınlaşır! Sakalı gürleşir! Bedeni güçlenir! Kafasına koyduğu bütün işi bir bir bitirir! Otuzun da öz güveni ile cevap yetiştirir! Kırk yaşın da, aklını başına alır! Başı iki eli arasında olduğu yere oturur! Kırk beşinde kiilo alır... Bedeni çift katlıl balkona benzer! Ellisinde kara sakalla aklar düşer, beyazlar! Altmışın da vücutdu arıza verir! Kalbi kederlenir! Yetmişin de, aklı azalır! Son bahar ile sararmış yaprağa benzer! Yetmiş beşin de ilik, kemik sızılar Seksenin de vucüdu bozulur! Doksanın da derman kalmaz, baston ile üç ayak gezinir! Doksan beşinde İçi çürük koza benzer! Yüz yaşında diş dökülür, saç dökülür, vucüt dökülür! Azrail gelir eser insanoğlunu, bir yaprak misali, savurur uzaklara! Sonun da uçup giden toza benzer! Dinçer Dayı |