Azrail ve ölüm!
Ufak ufak,
Yavaş yavaş... Damla damla... Oluşuyor beden, yeşeriyor, hayat... Ölüm ise... Yavaş yavaş... Sinsice.... Yaklaşıyor, Azrail ile, ölüm... Bir kabus gibi, örtüyor, üstümü.. Çöküyor bedenime... Hem de, bir illet gibi... Bir virüs gibi... Ölümü, duymak kolay ve çabuk! Ama, kabullenmek zor... Alışmak daha da zor... Anlatmak ta, Anlamakta zor ve ağır... Her an, her saniye... Farkındayım yavaş yavaş ölüme yaklaştığımı... Her geçen gün, bedenimin, öldüğümün bilincindeyim... Doğan güneşin, yeni başlayan günün... Her geçen zamanın... Gelen ayın... Değişen mevsimlerin... Baharla eriyen karların... Derya olup, şırıl şırıl akan suyun... Ve usul usul... Yavaş yavaş tükenen zamanın... Tekrarlayıp duran saatin! Kaybolup, yok olan zamanın... Ama, bu hayatta vakit, nakittir... Nakit, sağlıktır... Çünkü, çalışmadan olmuyor... Sağlık olmadan da, hiç bir şey olmuyor... Atıyor kalbim güm güm! Zorlanıyor, gün geçtikçe, yavaşlıyor kalbim! Eskiyor bedenim! Beyazlıyor, saçlarım! Fazla dayanamıyor çoğu, dökülüyor perçinlerim! Ve gözlerimin feri artık, azalıyor... Çehresi ince ince kırışıyor... Anlıma yazılan kaderim... Yaşadığım hayatı! Kabullenmek zorundayım, bu biçilen hayatı... Verilen rolü... Yaşadığım hayatı... Kimine göre... Bu yalan Dünya da ki, görevi mi.. Biliyorum... Toprağın üstündekilerden çok... Altındakilerin çok var olduğunu.... Dikkat etmediklerin den dolayı çabuk öldüğünü... Toprak Ölüme aç... Insan, ölüme muhtaç! Hayatta olduğun sürece... Ölüm muhakkak! Inanişa göre ölüm mutlak! DİNÇER DAYI |