Hiç
Muhammed torunu , canın tabibi,
Kırklar sofrasında bir koruk tanesi, Meydan da gözcü Karaca Ahmet’i veli, İStambul da Eyüp’ü gördün mü hiç? Kapında kullar var ,var içinden beri, İsmin var , alemi var edenden beri, Bir ismi Muhammed, bir ismi Ahmet’i, Ol Hızır meydanın da ,Ali’yi gördün mü hiç? Dolaştım yer yüzünde Allah deyu diye, Çıktım arz’ı Nuran, doldurdun diye, Himmet ister kullar ,canı kurban diye, Kırşehir de Bektaş’i gördün mü hiç? Uruyam da hoş geldin ,sefa geldin sen. Nasip oldu seneler sonra, ettin mesudu evvel, El açıp ikrar ettim ,ya hublar dedem diye, Dokuzlar dağında huybar’ı gördün mü hiç? Bursa kadısı iken girdin bu yola, Elinde ne var ise attın çukura, Üstadı, hocası Üftade dede, Iskıdar da hüdai mi gördün mü hiç? Kapına gelip koruk isteyen, Gözü kör olup immet’i iten, Sonra hak deyip ,pervane gezen, Taptuğun yanında emrem’i gördün mü hiç?! Sene 2000 göçtün kuşlar gibi, Gördü gözlerim, ismin aklımda mıh gibi, Karacahmet’in gülü iyilik temsili, Uruyanda , cemal dedemi gördün mü hiç? Ali der , selam olsun sizlere. Unuttuğum var ise , küsmesinler bana. Dualar ve niyazlar hep hüdaya, Zahir de kul Ali’yi gördün mü hiç? |