Vakt-i Nihayet
VAKT-İ NİHAYET
Kahvenin en tenha köşesinde, Yalnızlığında kaybolmuş bir adam, Aldı gözlerini çakılı kaldığı yerden. Topladı etrafa dağılan düşüncelerini. Soğumuş çayının yanına bıraktı, Bir avuç bozukluğu. Yavaşça kalkıp ayağa, Yürüdü, Bir bilinmezden diğerine doğru... ... Nereye gideceğini bilmeden attığı adımlar, Hayatı gibiydi, Bir ters bir düz, Bir öyle bir böyle. Bir ayağı geceydi sanki, Bir ayağı gündüz. Öylesine izliyorlardı birbirlerini. Baştan bağımsız... ... Bir ağacın gölgesine sığındı. Şehrin dışında. Dayadı sırtını güvenle. Önce anılarını çıkardı yüreğinden Sonra cebinden sigarasını. Hangini yaksam diye düşündü bir an. Boş bir bakış atıp yalnızlığına. Sigarasanı yaktı. Derin bir nefes çekip, Dumanı içinde bıraktı Sönen umutlarını Belki ateşler diye. ... Gözleri açık uykuya daldı. Ne bir fırt daha çekti sigarasından. Ne de bir daha nefes aldı. Orada öylece kalakaldı. Giden gitmişti usulca..! (Onuncuköylü İsmail SIKICIKOĞLU) |